twitter

30 Aralık 2014 Salı

Top 16'ya galibiyetle basladık / Galatasaray-Zalgiris Kaunas 78-69

Euroleague’de Top 16’nın ilk maçında kendi evinde seyircisinden yoksun Zalgiris’i ağırlayan Galatasaray Liv Hospital sahadan 78-69’luk skorla galip gelmesini bildi.


Son Olympiakos maçını 7 kişilik rotasyonla efsanevi biçimde kazanan Ataman’ın aslanları, Zalgiris karşısına yeni transferler Aleks Maric ve Justin Carter’ın katılımı ve Erceg’in sakatlıktan dönüşü ile daha güçlü şekilde çıktı. Jawai, Furkan ve Vougioukas’ın yerine Young,Maric eklemeleri yapıldı ve uzun rotasyonu Erceg,Young,Kerem ve Maric şeklinde oldu. Bu dörtlünün farkı; kağıt üstünde birbirini tamamlayabilen oyuncular olmaları Erceg dış şut tehdidi Young patlayıcılığı Kerem tecrübesi ve Maric de eğer form tutabilirse içerde sertlik getirebilmesiyle Galatasaray’ı bir üst seviyeye taşıyabilecek oyuncular.

Young henüz Avrupa’ya alışabilmiş değil savunmada pozisyon almakta ciddi sıkıntıları mevcut nitekim Javtokas özellikle ilk yarı bu eksiklerini genç uzuna bir bir gösterdi. Erceg savunma anlamında zaten var mısın yok musun oynuyor Kerem burada yine tecrübesi ve oyun bilgisiyle imdada yetişti. Pota altında bu kadar kötü savunma nedeniyle fazla kilolarıyla başı dertte Maric de bu maçta sadece görüntüsüyle süre buldu.

Forvetten Micov, Manuchar kadar olmasa da gerekli katkıyı yapsa da Pocius’un bu seneki formsuzluğu Galatasaray’da savunma ve hücumda sorun yaratıyordu bu problem Zalgiris maçına da yansımıştı ki Justin Carter isimli T-Mac görünümlü ama kalbinde bir Bruce Bowen barındıran bir adam sahneye çıktı. Galatasaray’ın yeni transferi atletizmi savunmadaki direnciyle takımı ateşlerken kritik dakikalarda sayıları ve ribaundlarıyla ne kadar doğru bir hamle olduğunu gösterdi.


İkinci yarıda savunma kaynaklı sayılarla oyun üstünlüğünü eline geçiren temsilcimiz Sinan Güler’in harika oyunuyla galibiyete ulaşmasını bildi. Şut istikrarı konusunda hala sıkıntıları olsa da Sinan Güler Milli takımımız ve Galatasaray için çok değerli bir oyuncu olduğunu yine gösterdi. Abdi İpekçi’de Ergin Ataman’a oyuna alması için tezahürat yaptığımız çocuk artık Ataman’ın ilk 5’inde değişilmez oldu. Bunu savunmada bitmek bilmeyen enerjisinin yanına skor tehdidi olmayı başararak yaptı. Sinan’ın bir başka özelliği de yabancı kuralı saçmalığını paragöz menajerler ve Türk oyuncular üzerinden rant sağlamak isteyen yöneticilerin yüzüne vurmasıdır. Bir Türk oyuncunun kendini geliştirirse, iyiyse oynayabileceğinin kanıtıdır Sinan Güler. Burada tabi Kerem Gönlüm’e de haksızlık yapmamak gerekiyor ama Ülkerspor izin verseydi San Antonio ile şampiyonluk yaşacak olan bir adama yabancı sınırı falan dersek komik olur sanırım.

Maç İstatistikleri


Galatasaray’da galibiyet önemliydi ama çok da büyütülmemesi gerekiyor oyuncu grubunun hala gidecek yolu var. Her sezon olduğu gibi Ataman bu sene de kervanı yolda düzecek. Zalgiris, Alba Berlin, Kızıl Yıldız ve Pana/Maccabi takımlarından 4 tanesi geçilmek zorunda ilk adım Kaunas galibiyetiyle atıldı. Bu noktada içerde söz konusu takımlara maç kaybetmemek gerekiyor Alba maçından sonra seyiricisiz oynama cezası bitecek. Galatasaray taraftarının 12 bin kişi her maç Abdi İpekçi’yi doldurması gerekecek zira Top 16’da her maç final.

29 Aralık 2014 Pazartesi

TOP 16- YENİ MERHALE- YENİ KADROLAR

Euroleague’de Top 16 heyecanı başlarken Fantasy Challenge oynayanlar için de yepyeni bir sayfa açma şansı doğdu. Mevcut 12 oyuncunun tamamı değiştirilebilecek ve ilk turda toplanan krediler rahatlıkla kullanılabilecek.

Galatasaray ve Nhizny Novgorod’un efsanevi biçimde top 16 yapmaları ve 1 haftalık arada yapılan transferler dengeleri değiştirdi. Ben de ilk tur sonunda 680 kredi toplayarak fena iş çıkarmayan kadromu baştan aşağı yeniledim.

Genelde risk almadığım kadroda iki sürpriz isim var. Birincisi değerinin çok altında bir fiyata sahip olan Galatasaray’ın King Kong’u Patrick Young (32 Kredi) ikincisi ise Laboral’in yeni transferi Darius Adams (38 Kredi) Heurtel’in Efes’e gitmesi sonucunda oyun kurucu pozisyonundan skor katkısı yapacağını düşündüğüm Darius Adams’ın kariyer istatistikleri de seçimime destek veriyor. Kariyer istatistiklerine buradan  http://www.eurohoops.net/player?player=61615 Son lig maçı istatistiklerine buradan ulaşabilirsiniz http://www.acb.com/fichas/LACB59112.php

Top 16 seviyesindeki Fantasy oyuncularına Jamel McLean, Spanoulis, Boban tavsiye edecek halimiz olmadığından kadronuzu tamamlayacak son isimleri ucuzluk pazarından seçmeye çalıştım.

Point Guards Haftanın Japon Pazarı Tavsiyeleri:

Mike James Laboral 21 Kredi, Oliver Lafayette  Olympiakos 25.7 Kredi, Dimitriy Kvostov Nizhny 10.1 Kredi

Shooting Guards ve Small Forwards Tahtakale Piyasası:

Sinan Güler Galatasaray 22.2 Kredi, Sylven Landesberg Maccabi 34.2 Kredi, Mario Hezonja Barcelona 29.5 Kredi

Power Forwards ve Centers Salı Pazarı:


Linas Kleiza Milano 17.8 Kredi, Caleb Green Malaga 33.2 Kredi, Semen Antonov Nizhny 28 Kredi


27 Aralık 2014 Cumartesi

Can Bonomo ile Rocco'lu Ev Oturması Blogumda Canlı Yayınlanacak!


Her zaman genç, renkli, eğlenceli ve dinamik olanların tercihi Rocco’dan Can Bonomo hayranlarına büyük sürpriz! Ev konserleri konseptiyle, canlı olarak online yayınlanacak olan “Can Bonomo ile Rocco’lu Ev Oturması”, Can Bonomo hayranlarını müziğe doyuracak…
Sıcacık ev ortamında eğlence ve müzik dolu dakikalar sunacak olan Can Bonomo ile “Rocco’lu Ev Oturması” konserlerinin ilki 28 Aralık günü saat 20:30’da gerçekleşecek. Bu benzersiz konser serisine katılmak isteyen Can Bonomo hayranlarının tek yapması gereken ise Rocco’nun Twitter, Facebook, izlesene.com ve Vine hesaplarında gerçekleşecek yarışmaları kazanmak olacak.



Can Bonomo’nun, doğal ev ortamında gerçekleştirdiği ve canlı olarak benim blogumda da izleyebileceğiniz bu konserler için sizleri bol sürprizli ve eğlenceli yarışmalar bekliyor. Can Bonomo hayranları Facebook, Twitter, izlesene.com ve Vine kanallarından duyurumu yapılacak yarışmalara katılarak ev konserlerine katılma şansına sahip olacaklar.  Son konser ise yine bu yarışmaları kazanan bir talihlinin evinde gerçekleşecek. Rocco’nun renkli ve eğlenceli dünyası, gençlerin, yeni ve yaratıcı paylaşımlarıyla daha da renklenecek, Can Bonomo’yla ev oturmaları herkese keyif verecek. “Rocco’lu Ev Oturması” konserleri serisinde Can Bonomo’nun eşsiz performanslarına canlı tanıklık edemeyecek hayranları içinse tüm konserler Rocco’nun izlesene.comFacebook hesapları ve de benim blogum üzerinden online olarak canlı yayınlanacak.
28 Aralık Pazar günü saat 20:30’da aşağıdaki ekranda konseri canlı olarak izlemek için burada buluşalım!

Bir boomads advertorial içeriğidir.

21 Aralık 2014 Pazar

TOP 16 YOLUNDA FENERBAHÇE ÜLKER


Fenerbahçe Ülker yaz sezonunda kadroya kısalarda Can, Serhat, Hickman, Goudelock, Bogdan Bogdanovic uzunlarda ise Semih ve Vesely’i ekleyince birçok basketbol sever haklı olarak hayal kırıklığına uğramıştı. Çünkü geçen seneden beri sürekli bahsettiğimiz ana problemler, bu takımda Obra’nın sahadaki eli olacak gerçek 1 ve sağlam 5 numara bulunmamasıydı. Yapılan transferlerle Fenerbahçe skorerguard cennetine dönmüş ama “pis işleri” yapacak bir 3 numara da dahil olmak üzere açıklarını kapatamamıştı.




Sezon başlayınca eleştirilerin haklı olduğu görüldü. Obra 1 numara için Can da dahil olmak üzere sürekli bir arayışa girdi. Hickman’ın saf guard olmadığından normal olarak bocalaması, baskıda yarı sahayı geçememesi(Karşıyaka maçı en kritik hücum), set hücumda organize olamayan ve genellikle Gou’nun isolationlarına kalan bir takım izlememize neden oldu. Ayrıca 5 numarada Semih ölü geçen sezonların ardından Zoric ve Oğuz’la birlikte beklenenin çok uzağındaydı. Vesely’nin daha çok 4 numarada kullanılmasıyla “pota savunamayan” Fenerbahçe görüntüsü devam ediyordu. Artık alıştığımız rakibin yüksek 3 sayı isabeti sorununun kaynağını da bu noktada aramak gerek. Potayı savunan uzunun olmamasının yanında, vücut vücuda teması sevmeyen, şutu bozmak için ekstra çaba harcamayan oyunculara sahibiz. Sorunları olan Milano ve Turow galibiyetleri gözümüzü boyamıştı ki OAKA’da çok hayırlı bir tokat yedik.


O noktadan sonra biraz toparlanan ve eksiklerine çareler üretmeye çalışan bir Fenerbahçe izlemeye başladık. Rollerin yavaş yavaş yerine oturması, kumandanlığa Bogdan Bogdanoviç’in geçmesi, Kenan’ın 1 numarada 14-15 dakikalarda süre alması, Vesely’nin 5 numarada Bjelica’nın tamamlayıcısı olarak daha çok oynaması ve son olarak da Semih’in hayata dönmesiyle takım toparlanma sinyalleri verdi. Deplasmandaki Milano ve –eksikleri olsa da- Barça galibiyetleri özgüven açısından takımı bir üst seviyeye taşıdı. Şu an takımın saha içi lideri Bogdanoviç, hücumları iyi kontrol ediyor. Ayrıca üstündeki çekingenlikten arınmış, keskin şutunu kaldırmakta tereddütleri azalmış bir Bogdan izliyoruz. Fenerbahçe’de mevcut kadroda oyunu yönlendiren ve karar veren oyuncu mutlaka Bogdan olmalı. 1 numarada ise Emir ve Kenan süreleri paylaşıyor. Enerji konusunda Kenan’ın yanına Vesely ve Semih’i de koymuş görünüyoruz. Vesely’nin enerji fazlalığı ve yaptığı extra işlerin yanı sıra Semih’in kas gücü bu takım için oldukça önemli. Sezon başındaki dağınıklık düzelmiş gibi, sıkışan hücumlarda Gou gibi bir çılgın skorer ve Arupa’nın en iyi powerforveti Bjelica çözüm üretebiliyor. Top 16 grubuna takım 2.olarak giriyor ve dengeli bir gruptan söz edebiliriz. Yeni gruba çok kısa bir bakışta ilk CSKA maçındaki galibiyet ve son 4 maçın 3’ünün içerde olması en önemli noktalar bence.

Yazının konusu ilk turdaki FB olduğundan uzatmadan burada kesiyorum. Euroleague’in Top 16’da başladığını bilen basketbol severler Fenerbahçe’yi bekleyen tehlikenin mutlaka farkında. Maçın kritik dakikalarında tam saha baskıda topu rakibin ellerine bırakma ihtimalimiz çok fazla. Özellikle 1 numara için transfer şart gibi görünüyor ama kulüp Kenan ve Berk’e bu sorumluluğu verirse bize de saygı duymak düşer.

Mucizevi şekilde gruptan çıkan Galatasaray ve bir sonraki yazıda bahsedeceğimiz Efes’i de kutluyor ve yeni grupta başarılar diliyoruz. Kim olacağı önemsiz ama Final 4’da bir Türk takımı görmeye ihtiyacımız var artık.







19 Aralık 2014 Cuma

Üvey Evlat Basketbol / Asalet Nedir?


Kitleleri peşinden sürükleyen iki spor dalı olarak futbol ve basketbol Türkiye’de diğer spor dalları arasında popülerlik derecelendirmesinde ilk iki sırada yer almaktadır. Futbol ülkemizde tartışmasız bir biçimde en çok ilgi gösterilen spor olmakla beraber son dönemde bu ilginin karşılığını başarı, heyecan, adalet ve seyirciyi tatmin olarak takipçilerine geri verememektedir.

Ülkemizde Futbol, yayıncı kuruluşun büyük miktarlı maddi katkısından sonra marka değeri maskesi altında temelsiz bir büyüme sürecine girdi. Bu maddi gelişmeye bir başka katkı da bahis şirketi “İddaa” firmasının kulüplere verdiği ekonomik imkânlar oldu. İlk bakışta kulüplerin gelirlerini arttıran marka değerini yükseltecek hamleler gibi gözüken bu gelir kalemleri, başa gelen kapasitesi sınırlı yöneticilerin de mühim katkısıyla ülke futbolunun dibe vurmasında başrol oynadı.


Kulüpler ve federasyon bu gelirleri elde edebilmek için her türlü saçmalığa evet demek zorunda kaldı. Bu durumun en büyük örneği ise 2011-2012 yılında şike soruşturmasının yayıncı kuruluşun gelirlerini düşürme olasılığı durumuna karşı ortaya atılan Süper Final fikri oldu. Hak eden takımın puanları haksızca silindi. İddaa sonrası alt liglerde ortaya çıkan skandal maçlar işin dikkate alınmayan yüzü olurken süper ligde de durum pek farklı değildi. Marka değeri diye başa gelen yöneticilerin insan hakları ihlali olan yabancı sınırını ortadan kaldırmak yerine x+y kadar yabancı oynayabilir çözümleri takımların olmayan bütün dengelerini bozdu. Yerli oyuncuların emek sarf etmeden kazandıkları milyonlar ve yerli oyuncularımızın gelişime açık olmayan futbol vizyonları, milli takımı da dibe doğru sürükledi.

Basketbolda da durum pek farklı değildi. Yabancı sınırı saçmalığı devam ediyordu ki nihayet İbrahim Kutluay gibi değerli, vizyon sahibi spor adamları bu haksızlığı sürekli dile getirerek Federasyonun aklını çelmeyi başardı ve yabancı sınırı ortadan kaldırılarak “basketbolsuzluk” safsatası sona erdirildi.

Yapılan yatırımların karşılığının alınıyor olması ülke basketbolu açısından önemli ve sevindirici bir durum. Futbola göre cüzi yatırımlara rağmen Basketbol A Milli takımımız düzenlenen her Avrupa Şampiyonasına katılıyor. Dünya Şampiyonalarında iz bırakabiliyor. Her şeyden önemlisi alt yaş kategorilerinde Avrupa Şampiyonlukları ardı ardına gelmeye devam ediyor.

Bir ülkenin spordaki geleceği nokta için ilk bakılması gereken yer eğitimin başladığı yer olan alt yaş kategorileridir. Basketbolda bu süreklilik sağlanmış gözüküyor. Kosova’dan Makedonya’dan Bosna Hersek’ten Slovenya’dan gelen Osmanlı tebaası basketbol oynamak için Türkiye’yi tercih ediyor. Kendileri için Türkiye’nin Nba ve Euroleague yolunda faydalı bir basamak olacağını düşünüyorlar.

Yatırım-Başarı perspektifinden duruma Galatasaray kulübü özelinde baktığımızda futbol takımına yapılan yatırımın yanında basketbol branşına verilen ödenek komik bir rakam olarak göze çarpıyor. Futbol takımı Şampiyonlar liginde gruptan 1 puanla sonuncu olarak elenirken, basketbol takımı alacaklarını alamayan oyuncuların kulüpten ayrılması nedeniyle 7-8 kişi mücadele etmek zorunda kaldığı grup aşamasının son maçlarını zeka, yetenek ve istekle lehine çevirerek Top 16’ya çıkmayı başarıyor. Bu başarının tek tek kahramanlarını anlatsak başka bir başlık açmam gerekir. O 7-8 oyuncuyu yazmasam da onlara haksızlık etmiş olurum (Arroyo,Kerem, Ender,Sinan,Erceg,Micov,Young,Pocius koç Ergin Ataman) Yönetim, futbol takımında hocayı sevmedikleri için oynamayacak ve takımı bataklığa sürükleyebilecek mentalitedeki oyuncuların maaşlarını artırırken, basketbolcuların hak ettikleri paralarını ödemekten aciz bir görüntü sergiliyor.

Zorluklara Rağmen Top 16 yapan GS Basketbol Takımı
Üvey evlat muamelesi gören basketbol takımı, hiçbir şey yapmadan bütün ilgiyi üzerine çekmeyi başaran esas oğlan futbol takımına inat her kulvarda başarılı olmaya devam ediyor. Kısıtlı imkânlarla kendinden kat be kat daha iyi durumda olan rakipleriyle mücadele ederek başarılarını yönetimin gözüne sokuyor.

Yönetim ise geçen seneden başlayan ilgisizlik ve kötü yönetiminden taviz verecek gibi değil, Türkiye Ligi final serisinde bütçe olarak daha iyi bir ekip olan Fenerbahçe karşısında Galatasaray hiç boyun eğmedi hatta deplasmandaki son maçta bariz hakem hatasıyla maçı kaybetti ama seriyi 3-3 yaptı ve final maçına çıkmayı bileğinin hakkıyla kazandı. Yönetimin cevabı ise maça çıkmayacağız oldu Asalet yalanlarıyla ben dâhil birçok sporseveri o dönemde kandırdılar. Takımın yıldızı Arroyo bu duruma “şampiyon olma şansımız elimizden alındı çok üzüldüm” diyerek sitemde bulundu, sonuna kadar da haklıydı. Federasyon çifte standart uyguladı doğru, ama 3 maç kazanan oyuncular teknik heyet ve taraftar o son maça çıkmayı sonuna kadar hak etmişti.

Asalet yalanının ortaya çıkışı ise Furkan Aldemir’in Nba’e gidişiyle oldu. Takiben Jawai, Aradori de takımdan alacaklarını alamadıkları için ayrıldı. Eğer Galatasaray kulübünden bir oyuncu alacaklarını alamadı diye ayrılıyorsa orada “asaletten” bahsedilemez. Asalet hak edene emek verene hak ettiğini zamanında verebilmektir. Asalet işçiye ödemesini alnındaki ter kurumadan yapabilmektir. Floryadan dışarıya atmak değildir.


Hak edene hak ettiği değer verilen adaletli bir yönetici profili ve yönetim kadrosunun federasyon ve kulüplerimizin başına geçmesini dilerim. Nitekim adaletin olmadığı yerde başarı olmaz belki hileyle gelen başarı olur ama o da kalıcı olmaz.

5 Aralık 2014 Cuma

Yüksek İslevli Otizmli Jason McElwain'in İnanılmaz Son 4 Dakikası


Dünyada birçok kişi kendini sporsever olarak tanımlar. Bu sevgisini kimi zaman da futbol sever, voleybol-sever diye özelleştirir. Size bahsedeceğim kişi de kendini bir basketbol-sever olarak tanımlayanlardan. Hayatını değiştiren bu oyun sayesinde kendisini daha iyi ifade edebiliyor. Yine bu spor, onun sosyalleşmesi açısından çok önemli bir araç. Aslında onun için basketbol her şeyden öte bir tutku.  

Jason McElwain
Jason McElwain 1 Ekim 1987 Greece, New York doğumlu “Yüksek İşlevli Otizm” hastalığı olan bir genç. Yüksek İşlevli Otizm olan kişiler zekâ geriliği göstermezler; IQ’ları ortalama ya da ortalamanın üzerindedir. Yeterli sözcük dağarcığına sahip olsalar da anlama kabiliyetleri diğer insanların gerisindedir. Konuşmalarında çok daha az duygusal içerik kullanırlar, kendileri konuşurken karşıdakinin konudan sıkıldığına dair yaptığı hareketleri anlamakta zorluk çekerler.

Jason McElwain de yaşamının ilk bölümlerinde çevresiyle etkileşim kurarken zorlanmıştır. Sonraları yaş olarak büyüdükçe sosyalleşme yetenekleri de beraberinde gelişme göstermiştir. Bu konuda Jason’a yardımcı olan en büyük etken basketbol olmuştur.

Greece Athena Lisesi basketbol takımı koçu Jim Johnson’ın yardımcısı olarak Lise takımında asistan koç olarak görev yapmaya başlar. Bir maç dışında sezonda hiçbir maçı kaçırmaz, siyah kravatı beyaz gömleğiyle benchte her maç yerini alır.

Greece Athena Lisesi’nin sezon içindeki son maçı Spencerport Lisesi karşısındadır. Şampiyonu belirleyecek bu maçta koç Jim Jhonson, kadroya Jason McElwain’i de dâhil eder. Kafasındaki plan skor avantajını yakalarsa son anlarda Jason’ı oyuna sokmaktır. Maç koçun istediği gibi geçer oyunun bitimine 4 dakika kala fark çift hanelere çoktan ulaşmıştır.  Koç benche dönerek 52 numaralı formasıyla Jason McElwain’i işaret eder. Salonda çığlıklar kopmuştur bile. Arkadaşlarının J-Mac diye çağırdığı genç adam oyuna girer. Arkadaşları ilk hücumda onu topla buluştururlar sağ dipten bir üçlük dener fakat sonuç air ball olur. Bir sonraki hücumda fast break yakalayan Greece Lisesi son olarak topu Jason ile buluşturur sol turnikeye çıkan J-Mac turnikeyi kaçırır. İki fırsattan yararlanmayan Jason sonraso salonda tansiyon hiç düşmez arkadaşları ve koçun söyledikleri gibi “tek istedikleri Jason’ın sayı atarak bu sezonun sonlanmasıdır”. Üçüncü hücumda sağ dipten hafif çıkarak benchin hemen önünde Jason topla buluşur. El üstü olarak nitelendirilebilecek bir üçlük yollar… Ve Basket. Lise salonunda sevinç çığlıkları benchte arkadaşlarının yerlerinde duramayışları tam da tarihi bir anda olması gereken gibidir. J-Mac bu üçlükten sonra açılır tam 6 üçlük atar ve bir de ikilik bulur. Genç adam o gün 4 dakikada tam 20 sayı atar. Her baskette salon çılgına döner. Maçın bitiş düdüğüyle seyirciler sahaya girer ve Jason’ı omuzlara alırlar.


Jason’ın bu maçta yaptıkları kısa sürede ulusal basına yansır ve tüm Amerika çapında manşetleri süsler. Kobe Bryant, Magic Johnson ve George Bush ile tanışma fırsatı yakalar. Kitap ve Film teklifleri gelir..

Jason McElwain bu olanları soğukkanlılıkla anlatırken hayattaki hedeflerini de rafa kaldırmaz önce MVP Health Care Rochester Maratonu’nu 15. Olarak tamamlar. Bu sonuçla Boston Maratonu’na katılma şansı yakalar. Boston Maratonu’nu 2:57:05 ile 3 saatin altında tamamlar.

McElwain aynı zamanda Amerika’yı dolaşarak Otizm Araştırmaları için kaynak bulmaya çalışıyor ve medyada Otizmin yer alması için çaba sarf ediyor.

     Bu büyülü anları tekrar yaşamak için buyurunuz 


  

3 Aralık 2014 Çarşamba

Euroleague Fantasy Challenge

Euroleague Fantasy Challenge oynayanlar olarak verimli bir haftayı geride bıraktık. Beklentilerin yüksek olduğu oyunculardan 30 üstü puanlar gelince ortalamalar da yükseklerden uçtu. Bu hafta itibariyle henüz takımların gruplarında sıralamaları netleşmedi ve koçlar önemli oyuncularını hala kullanmak durumundalar.

Rudy bu hafta dönüyor, Spanoulis formda Weems her zamanki gibi istikrarlı. Geçen haftanın verdiği rehavetle ilk olarak kadroda değişiklik düşünmüyordum ama Dubljevic, Marjanovic karşısında sınavı geçemeyebilir. Her hafta 10 üzeri puan getirse de bir türlü istediğim performansı gösteremeyen Bryant Dunston’ı da yollama kararı aldım.

Guardlardan sene başından beri hayal kırıklığına uğrasam da Huertas ve MVP Sergio Rodriguez’e bir hafta daha sabrediyorum. Forvet pozisyonunda değişiklik yapmamama kadroyu görünce siz de hak verirsiniz diye düşünüyorum.

Kadroya iki takviye yaptım birisi Sassari’de atletizmiyle ön plana çıkan Shane Lawal ve son haftalrın formda ismi D’Or Fisher. Kazan Sassari maçında PIR getirisinin yüksek olacağını düşündüm ve böyle bir tercih yaptım. Nitekim Efes maçında yenilmesine rağmen Lawal 25 rnk getirdi. Miro Bilan’ı daha önce blogda paylaşmıştım kadrosuna alanlar benim gibi büyük kar ettiler, sağolsun Marjanovic’i aratmadı. Son haftaların formda ismi Hackett kadroda düşünülebilir. Curtis Jerrels da son maçta patlama yaptı ve kredisi çok düşük guard olarak düşünülebilir. Saric’i almak için krediniz mühim ama ritmini bulduğu bir gerçek. Kredi sorunu yaşayan arkadaşlara Brooks, Pau Ribas ve Jaramaz’ı tavsiye ederim. Uzunlardan ise bu hafta Colton Iverson ve Savanovic beklenen oyunlarını ortaya koyabilirler.

Takımlarımızdan ise Efes’te Cedi sakat sf/sg rotasyonu değerlendirilebilir. Galatasaray’da Erceg ve Kerem Gönlüm mecbur uzun süreler alacaklar kredisi olanlar Erceg olmayanlar Gönlüm’e yönelebilirler. Panathinaikos karşısında Fener’de patlama yapabilecek oyuncu Hickman olabilir. Yavaş yavaş kendine geliyor gibi ilk şutu sokarsa gerisi gelir diye düşünüyorum. 

EFC

1 Aralık 2014 Pazartesi

EFSANE EFES PİLSEN KADROSU 1999-2000


1999-2000 sezonu Avrupa’da futbol ve basketbolda kulüpler bazında Türk sporunun altın çağıdır. 17 Mayıs 2000’de Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı aldığını herkes bilir, takdir eder. Bu tarihi başarının yaklaşık 1 ay öncesinde Efes Pilsen'in Fransız takımı Asvel’i çeyrek finalde eleyerek Euroleague’de Final Four’a kalma başarısı ise pek hatırlanmaz.


Ben de o dönemi pek net hatırlayamasam da mahallede dönen “abimler yarı finaller için Selanik’e gidecekler, Efes Pilsen Avrupa Şampiyonu olacak” muhabbetlerini çok iyi biliyorum. O zamanlar içimden büyüyünce ben de gideceğim şu Final Four’a diye geçirmiştim. Yaş 10 civarı, o yaşlarda üst sokakla maç olsa Madrid deplasmanına gider gibi hissediyorsun. Bu arada ben bu satırları yazarken yıl 2014 ve henüz bir Türk takımının yer aldığı, gidilecek bir Final Four yaşayamadık.

Ben de Hidayet Türkoğlu'na hayranım o ara, iki sokak aşağıda oturuyormuş, annesi keçi sütüyle beslemiş o yüzden uzamış, geleceğin yıldızı olacakmış gibi laflarla kafama yer etmiş Efes’in genç oyuncusu. Hido'yu ailesine yaptırdığı apartmanın yanında bir kez görmüş ama konuşmaya çekinmiştim. İlk olarak  Cine 5'te Efes maçlarında Hido'yu izlemeye başladım. Sonra bizim mahallenin Hido'su, Ender Bilgin anlatımıyla Kanal D’de Sacramento maçlarını izlerken çok gece uykusuz bıraktı beni. İbrahim Kutluay’a başlarda ısınamasam sonra alışmıştım. Perdeden çıkıp attığı üçlükleri okul bahçesinde denerken yüzde 20 olan isabet oranım yüzde 10’a kadar da düşmüştü. Ama onun stilinde atmanın tadı başkaydı; varsın yüzdem düşük olsun. Oyun kurucu Boşnak asıllı bir Hırvat; Damir Mulaömerovic. Biraz dağınık bir görüntüsü var ama yeri geliyor takımı da tek başına sırtlıyor. Teyzemden duyduğum Naumoski kadar iyi değil lafına o dönem anlam veremesem de Mula, Galatasaray’lı Kerem Tunçeri ile birlikte en sevdiğim oyun kurucu olmuştu. Pick and Roll oyununda tam bir uzman olan Mula’nın skora katkısı da azımsanmayacak derecede iyiydi. Nitekim Avrupa sayı kralı İbrahim Kutluay’ın sayı istatistiğindeki düşüş sayı hanesini Mula ile paylaşmasından ötürü olmuştu.

Takımın Türk yıldızlarından birisi de Ferrari Ömer Onan'dı. Ribaund alındıktan sonra ışık hızıyla fast break’e çıkan oyuncu, “kelepçe” Alper Yılmaz gelene kadar savunmada başrol oyuncusu olarak Efes’te yerini almıştı. Rakibin en önemli oyuncusuna skor limiti verip (10 sayıyı aşamayacak gibi) çoğunda da  oyuncuyu o sayının altında tutmayı başarırdı. Navarro’yu çıldırttığına bizzat şahit olmuştum. Pota altında Peja Drobnjak vardı. Oyununu pek hatırlamıyorum ama Hüseyin Beşok ile iyi bir ikili olmuşlardı. Hüseyin daha şuta dayalı yumuşak bir uzun Drobnjak ise pota altına gereken sertliği getiren adam rolündeydi. Bir de sonra Seattle’a NBA’e gittiğini hatırlıyorum.

Takım, yıldızlar topluluğu gibi görünse de Hidayet o dönem yalnızca 21 yaşındaydı İbrahim Kutluay her ne kadar Avrupa Sayı Kralı olsa da AEK, Panathinaikos tecrübelerinden yoksundu. Mula ve Drobnjak dışındaki yabancılardan da hafızam da yer etmediklerinden çok katkı alınmadığını varsayıyorum. ( Koraç Kupasında Conrad Mc Rae’yi bilmeyen yok sonuçta.) Efes, Mirsad’ı NBA’e yollamıştı ve Aydın Örs’ten boşalan başantrenörlük koltuğunda nispeten tecrübesiz bir isim Ergin Ataman oturuyordu.

Ergin Ataman dar bir rotasyona sahip Efes Pilsen’i önce gruptan çıkardı sonra Alba Berlin’i geçti ve çeyrek finalde 1997’de elendiği Asvel’i yenerek Final Four’a taşımayı başardı. Zaten sonrasında dar rotasyon Ergin Ataman’ın uzmanlık alanı olacaktı. Elindeki "size" olarak en iyi savunmacı Hidayet’ti. Gruplardan sonra 2. Tur maçında Alba Berlin karşısında PF Vendel Alexis’i ona vermişti çünkü Drobnjak’ın ayakları yavaş kalıyordu. Hidayet Panathinaikos maçında ise PG Bodiroga’yı savunmakla görevlendirilmişti. Çünkü boyuna göre top hakimiyeti en iyi olan uzun oyuncu yine Hidayet’ti. Maalesef Efes Pilsen’in çabası Bodiroga ve Pana’yı durdurmaya yeterli olmadı ve yarı finalde Obradovic’in ekibine boyun eğdiler. 3. Lük maçında CSKA’yı yenerek ülkemize Avrupa 3.lüğünü getirerek 2000 yılının medar-ı iftiharlarından birisi de Efes Pilsen oldu.

Kadroda önemli katkı vermiş ama benim yaş itibariyle net hatırlayamadığım isimler de vardır. O nedenle bu başarıda emeği geçmiş efsane kadronun tek tek isimlerini buraya yazmak gerekli diye düşünüyorum. Yıllardır onca yatırıma rağmen Final Four göremeyen takımlarımıza da örnek teşkil etmesini diliyorum.


EFES PİLSEN 1999-00:
Hüseyin Beşok
Hidayet Türkoğlu
İbrahim Kutluay
Damir Mulaomerovic
Predrag Drobnjak
Rickie Winslow
Ömer Onan
Arda Vekiloğlu
Nedim Dal
Bora Sancar
Marc Jackson
Kareem Reed
Tufan Ersöz
Antrenör: Ergin Ataman (Takımı Aralık’ta devralmıştır)