twitter

24 Şubat 2015 Salı

Ayrton Senna'ya Saygı Durusu


Bir ulusun kahramanı olmak için şampiyon olmak yetmez ortada karşılıklı bir sevginin olması gerekir. Ayrton Senna, en mutlu anında bile yüzünde tarifi zor ama hissedilebilen hüzün olan bir şampiyon .Belki çok sevdiği halkının çektiği sıkıntılardan belki de başına gelecekleri hissetmesinden...


İstediği gibi hayatı uzun sürmedi ama anısı nesiller boyu unutulmayacak !

16 Şubat 2015 Pazartesi

Ankara Demir-Sakaryaspor / Efsane geri dönebilecek mi ?


Uzun bir aradan sonra Sakaryaspor maçına gitme fırsatım buldum. İstanbul deplasmanlarından sonra bu seferki durağım Ankara oldu. İstanbulspor’la Süper Lige çıkma mücadelesi yapan takım ile Ankara Demirspor karşısında izlediğim takımlar farklı ama yeşil siyah forma ve Tatangalar hep aynı. Şimdilerde 3. Ligde eski günlerine dönme savaşı veren efsane Sakaryaspor ligde lider konumda ama oynadığı futbol pek tat vermiyor.

Sakaryaspor Süper Lige çıkma mücadelesi verdiği 2008 yılında forvette Burak Akdiş ve Ferdi Başoda ile Hüsnü Özkara yönetiminde liderliği uzun süre elinde tutmuştu. Özellikle Ferdi ve Burak’ın uyumu takıma seviye atlatmıştı ama yeşil siyahlılar ligin son haftalarında ilk ikiye girememiş ve ezeli rakibi Kocaelispor’a geçilmişti. Playofflarda ise Ali Sami Yen’de kapalı alttan takip ettğim maçta  Boluspora 2-0 öne geçtiği maçta penaltılarla kaybetmişti.

Bu sene 3. Lig lideri Sakaryaspor bende 2008 yılındaki takıma benzer bir izlenim bıraktı. Takım özellikle ilk yarı sahada çok dağınıktı. Kimin nerede oynadığı beli olmayan bir diziliş Teknik Direktör Ercüment Coşkundere’den memnun olmayan taraftarı haklı çıkarır cinstendi. Takımın en çok gol atan oyuncusu Abdülkadir Akyıldız’ın olmayışı hücum hattının efektifliğini büyük ölçüde kaybetmesine neden olmuş. Tabii ki tek neden bu değil. Kadir’in yerine tek santrafor olarak görev yapan Gökhan Yazıcı fizik üstünlüğünü topları indirme ve dağıtma konusunda kullanamadı. Bu işi yapamayınca geriye de pek bişey kalmadı açıkçası. Ankara Demir daha disiplinli bir takım olarak özellikle 90 numaralı sol bek Volkan Çekiç’i defansif açığını çok iyi kullandı nitekim golü de kaleci Yavuz’un hatasıyla o kanattan buldu. Sakaryaspor’da stoperler İbrahim ve Sertaç iyi bir profil çizdiler kanaatimce takımın liderliğinde bu iki isim önemli bir rol oynuyorlar. Onlara destek veren isim ise tartışmasız Sakaryaspor’un en iyi oyuncusu 6 numaralı formasıyla box to box orta saha Özgür Kedikli. Özellikle ikinci yarı oyuna ağırlığına koyarak takımını öne taşıyan isim oldu. Yanında oynayan 21 numara Gökhan Şen ise izlediğim en kötü orta saha performanslarından birini sergiledi. 90 dakika içinde seyirciye bu takımda ilk on bir çıkmasını açıklayacak için bir neden sunamadı. Aldığı her topu yana geriye oynayarak takımı geriye götüren isimdi. Sağ bek Aykut vasat bir performans ortaya koysa da defansif açıdan yerinde müdaheleleriyle güven verdi. Sol açık Buğra iyi niyetli bir oyuncu ama fiziksel temastan kaçması Sakaryaspor’u bir golden etti. Yine de Buğra maçın Sakaryaspor adına iyilerinden biri olarak değerlendirilebilir. Volkan’ın defansif eksikliğini düşünürsek geriye daha çok yardıma gelmesi gerekiyor bu ekstra görev onun hücum aksiyonlarındaki etkinliğini doğal olarak azaltan bir faktör. Sağ açık kaptan Levent Demiray ilerleyen yaşına rağmen neden bu takımda ilk on bir ve kaptan olduğunu saha içindeki hareketlerinden çok saha dışındaki vakur tavrı ile kanıtlıyor. Seyirciye, oyuna ve rakibe saygı duyan kaptan eski günlerinden uzak olsa da Sakaryaspor ruhunu taşıyan ve hissettiren bir oyuncu olarak sahada olmayı hak ediyor. Forvet arkası Pusat ise sakatlanana kadar takımın en iyisiydi kısa süreli sakatlık sonrasında da top tutma ve teknik becerisiyle takımını ilerde tutan oyuncu olarak ön plana çıktı fakat anlaşılmaz bir sebeple oyundan alındı ve yerine sahada hiç varlık gösteremeyen Mustafa Akgün girdi. Maç genelinde Ankara Demir galibiyeti hak eden taraftı. Sakaryaspor bu mağlubiyetten gerekli dersleri almalı.

özgür kedikli


Maç sonunda bütün takımın başları önde 1000 kişilik Sakaryaspor seyircisi önüne gelerek taraftara saygısını göstermesi günün en güzel hareketiydi. Direk soyunma odasına giderek onca yolu gelmiş seyirciye haksızlık eden kaleci Yavuz da Kaptan Levent’in sağduyusu sayesinde soyunma odasından gelerek seyirciyi selamladı. Sakaryaspor çok iyi bir takım değil fakat seyircisi ve şehirdeki futbol ruhuyla takım 2. Lige çıkmak için hala en güçlü adaylardan biri. Bunu sağlayacak en önemli faktör de futbolcu ve taraftar birlikteliği olacaktır. Nitekim yönetim ve hocalardan yana Sakaryaspor’ûn şansı hiç gülmemiştir.

Sakaryaspor kendi evinde oynadığı maçları muhteşem seyirciyle kazanabilir. Deplasmanda ise takımını yanız bırakmayan Tatangalar için Ercüment Hoca’nın takım üzerine biraz daha düşünmesi ve oyuna müdahalelerinde geç kalmaması gerekiyor. Vefakar Sakaryaspor taraftarı kötü gününde de takımını yalnız bırakmayarak Karasu yolundaki yeni stadda Süper lig heyecanını yaşamayı fazlasıyla hak ediyor.


Not: Ankara Demir yönetimi de Sakaryaspor geliyor diye maç biletlerini 15 lira yaprak İlhan Cavcav misali fırsatçılığını gösterdi 

13 Şubat 2015 Cuma

2015 Oscar En İyi Film Adayları

En iyi film adayları
American Sniper
Birdman
Boyhood
The Grand Budapest Hotel
The Imitation Game
Selma
The Theory of Everything
Whiplash
Yazıya başlamadan belirtmek isterim ki sinema konusunda bir iddiam yoktur. Yapacağım yorumları da muhtemelen gayet yüzeysel bulacaksınızdır ki doğrudur. Oscar ödüllerinde aday olan filmleri herkes kadar takip etmekteyim bu sene de ödüller dağıtılmadan filmlerin bir kısmını izledim ve kendi favorilerimi belirledim. Başlayalım ..

Boyhood: Bu filmi şu an bu sayfada diğer filmlerle yorumluyor olmamın tek sebebi yönetmenin manyaklığıdır. Richard Linklater denen şahsiyet 10 küsür senede filmi çekmiştir. 7-8 yaşlarında izlediğimiz genç başrol ile 18-19 yaşlarındaki ne dediği anlaşılmayan mıy mıy konuşan ergen aynı kişidir. Richard Linklater bu oyunculara bir şey olur mu ölür mü kalır mı demeden parayı yatırmış filmi çekmiştir. Gerçi ne kadar para yatırdıkları da şüpheli zira filmde kayda değer bir masraf gözükmüyor. Senaryo diye bişey de yok. Orta halli amerikan ailesinde annesi babası ayrı çocuğun büyümesini sırf Oscar adayı diye zorla izledik. Bence Ethan Hawke’ın çöküşünü izlemekten başka bir şey vaat etmeyen Oscar’ı zerre hak etmeyen bir film. Filmin en büyük başarısı yönetmenin sabrıdır. 


The Grand Budapest Hotel: Yönetmen Wes Anderson Macar yöresinde dağların zirvesine kurulmuş tarih kokan bir otelde, otelin saygıdeğer odacısı Mösyö Gustavo ve sadık lobi görevlisi yardımcısı Zero Mustafa’nın polisiyeye varan maceralerını tıpkı The Royal Tenenbaum işinde olduğu gibi renkleri ve kamera açılarını kendine özgü ustaca bir yöntem kullanarak anlatıyor
Filmde hikâye her bir dakikası düşünülerek özgün bir biçimde işlenmiş. Kanaatimce ödülü alması gereken filmdir. Wes Anderson kendi tarzına sadık kalarak ünlü oyuncuları yan rollerde kullanıp genç oyuncu Tony Revolori’yi filmin merkezine koyuyor. Filmde seyirciye geçen bir samimiyet ve sıcaklık var ki benim için değerlendirmede en önemli etken de bu. Pek şans vermesem de Oscarı almasını en çok istediğim film The Grand Budapest Hotel.


The Imitation Game: Film ünlü İngiliz matematikçi Alan Turing’in 2. Dünya savaşında Alman şifrelerini kırma konusundaki çalışmalarını konu ediniyor. Norveç’li yönetmen Morten Tyldum’ın klasik biyografi filmlerinin çok dışına çıkmadan dönemin temasını gayet sade biçimde anlattığı film hikayenin kendi özündeki kalite ile başarılı bir iş olarak ortaya çıkmış. Sherlock rolüyle üne kavuşan Benedict Cumberbatch rol için biçilmiş kaftan ve rolünün hakkını da vermiş. Keira Knightley’nin sıradan bir rolde karşımıza çıktığı film Oscar için favorilerimden değil ama büyük favoriler (Birdman ve Boyhood'dan da aşağı kalır yanı yok.


Birdman: Boyhood ile beraber en büyük aday olarak ön plana çıkıyor. Meksika’lı yönetmen klasik kariyer düşüş hikayesini biraz fantastik bir biçimde işleyerek Micheal Keaton’ı da bariz harcayarak prim yapma peşinde gözüküyor. Eski Batman'den Kuş Adam yapmış bu Dc Comics'e yapılmış bir ayıptır. Edward Norton’ın rolü bariz klişe, arıza oyuncu sıfır özgünlük, Emma Stone desen sırf fiziki özelliklerinden dolayı filmde yer almış doğru düzgün sahnesi olmadan bir de Oscar adayı yapılmış. Yönetmenin kamerayı milletin sırtından götürüp omurga izletmekten başka numarası yok. Şizofreni üzerinden yapılan her film gibi Fight Club’ın izlerini saçma biçimde taşımış. Bateri sesiyle harmanlanan filmin müziklerinin de rezalet olduğunu belirtmek isterim. Muhtemel en iyi filmdir kendisi o ayrı.

Whiplash: Bateri konusunda takıntılı elemanın ülkenin en iyi müzik okulunda en iyi hocadan ders alması ve aralarında sidik yarışına dönüşen ilişkinin işlendiği film Birdman’le yarışır. Boyhood’dan ise kesinlikle iyidir. Çocuğun pısırık tavrından bir anda psikopata dönüşmesi filmin İstanbul zilleriyle beraber en dikkat çeken özelliği olmuş. O kızı elinden kaçırması başlı başına filmin değerini düşüren bir etkenken iki kişi üzerinden anlatılan hikaye, özgünlüğü ile takdiri hak ediyor.

Theory of Everything: Filmle ilgili en basit çıkarım Eddie Redmayne’nın S Hawking rolü ile en iyi erkek oyuncu oscarı alması gerektiğiydi. Daniel Day Lewis’in Sol Ayağım ile bu ödüle ulaştığını düşünürsek referans da sağlam. Yine bir biyografi olan film normal olarak bazı bölümlerde durağanlaşmaktadır bu noktada Hawking’in eşinin fedakarlığı filmin önüne geçmiştir.İzlenilir ilham alınır iyi filmdir.


Gone Girl senenin kesinlikle en iyi uyarlama filmlerinden birisi. Kin uzmanı bayan oyuncu Rosemund Pike oscarı hak ediyor. Ben Affleck de adam gibi adammış onu gördük. Nightcrawler da Boyhood’un favori olduğu listede on kez aday olacak kalitede bir film. 

American Sniper’ı sıradan bulup yarısında bıraktığım ve Selma’yı izlemediğim için bu filmler hakkında yorum yapamayacağım son olarak senenin filmi benim için The Grand Budapest Hoteldir. Boyhood da açık ara yüzyılın en overrated filmidir. Şu listede Nightcrawler ve Gone Girl’ün hatta Foxcatcher’ın olmaması tamamen rezilliktir. 

1 Şubat 2015 Pazar

Senol Günes'in 2014/15 Chelsea model Bursaspor'u


Şenol Güneş, Mustafa Denizli ve Fatih Terim ile birlikte Türk futbolunun en iyi 3 hocasından biri olarak gösteriliyor. Şenol Hoca bu payeye ulaşırken İstanbul ekiplerinden birini çalıştırmadı. Trabzonspor, Milli Takım ve başarılı Kore macerasının ardından yine underdog diye tabir edebileceğimiz bütçesi göreceli olarak düşük bir takım olan Bursaspor’u devraldı.

Bursaspor takımı Ertuğrul Sağlam yönetiminde Anadolu Devrimi yaparak şampiyon olduktan sonra istikrarlı bir yapı kuramadı. Efsane Başkan İbrahim Yazıcı’nın aramızdan ayrılması ve şampiyon Hoca Ertuğrul Sağlam’ın ayrılışı ile yeşil beyazlı ekip ligde inişli çıkışlı bir  grafik sergilerken, şampiyonluk yaşamış taraftarın Daum, Hikmet Karaman ve İrfan Buz ile kanı uyuşmadı. Aradıkları isim tıpkı Ertuğrul Hoca gibi karakteri sorgulanmayacak ve kariyeri tartışılamayacak bir isimdi. Bursaspor yönetimi Türkiye’de bu tanıma en uygun isim olan Şenol Güneş’i takımın başına getirerek çok önemli bir iş başardılar.

2014/2015 sezonu itibariyle lige Gürcistan ekibine yenilip kötü bir başlangıç yapılsa da Şenol Hoca bizlere ikinci yarının başlaması ile birlikte sezonun en iyi futbolunu oynayan takımını izlettirme keyfini yaşatmaya devam ediyor. Yapılan transferler, kadroya monte edilen genç oyuncularla birlikte iyi bir çıkış yakalayan takım ligde ilk dört için iddialı konuma geldi. Şimdi bizlere güzel futbol izleten bu kadroya yakından bakalım.





Bursaspor taktik diziliş ve oyuncu profili olarak Mourinho’nun Chelsea’sisine benzeyen 4-2-3-1 dizilişi kullanıyor. Şenol Güneş kalede tecrübeli eldiven Frey yerine genç yetenek Harun tekin’e güvenerek yabancı hakkını oyun içinde kullanmayı tercih etti. Sağ bek mevkisinde 2.Lig ekibi Bugsaştan gelen  Trabzon’lu oyuncu Şener formayı kaparken defansın ortasında Lugano’dan daha çılgın bir Latin Civelli ile onun sertlik açısından Türkiye versiyonu altyapıdan çıkan Serdar Aziz yer aldı. Sol bek mevkisinde ise Avustralya milli takımında da oynayan Kıbrıs Türkü Aziz Behic ilk on birin değişmezi oldu. Defans hattında Frey, Taiwo, Basser gibi üç önemli oyuncunun yerini genç ve aç yabancı sınırını gözeterek Türk isimlerle dolduran tecrübeli hoca ön tarafta kaliteli yabancılarlar oyunun kontrolünü elinde bulundurma şansını yakaladı. Porto menşeli Belluschi bu sene Fabregas etkisi yaparken yanında genç yıldız Ozan Tufan Matic seviyesinde olmasa da Milli Takım’a yükselmeyi ve Avrupa takımlarının radarında girmeyi başardı. Kanatlarda Volkan Şen Galatasaray maçında yaptığı aptalca hataya kadar sezonun yükselen yıldızı olmayı başardı ilerleyen haftalarda iyi oyunuyla refleks sonrası oluşan hatasını telafi etme şansı olacaktır. Bir başka kanat oyuncusu bakambu sürati ve attığı gollerle tek forvetli sistemde Volkan ile beraber gol atan açık oyuncusu açığını kapattı. Bu kadronun tek eksiği taraflı tarafsız herkesin sevgilis Batalla’dan başkası değil. Porto’dan gelen Josue her ne kadar kalitesiyle göz doldursa da bir Batalla değil. Forvet Fernandao ise Premier Lig’de Diego Costa etkisinin bir benzerini türkiye’de yaptı. Fizik teknik hırs golcülük bakıldığında her açıdan Chelsea’li vatandaşına benzeyen Fernandao’nun yapması gereken tek şey kaldı. O da tıpkı Diego Costa gibi devşirilerek Türk vatandaşı yapılmalı ki match-up tamamlansın.




İlk on bir olarak sorunsuz gözüken bu kadronun puan sıralamasında İstanbul ekiplerinin gerisinde kalmasının temel nedeni ise kadro derinliğinin olmaması gibi gözüküyor. Enes Ünal, Bekir, Ozan Tufan, Batuhan Altuntaş gibi isimlerin tecrübe kazanması ve yabancı sınırının kalkmasıyla kadroya eklencek kaliteli takviyeler ile Bursaspor’un gelecek seneye Timsah Arena’da zirveye oynamaması için bir engel bulunmuyor.