twitter

10 Mart 2021 Çarşamba

Graham Potter: Kendi Yolunu Bulmak

 


Kendi Yolunu Bulmak

Graham Potter

Soyunma odasında pozitif bir atmosfer olduğunda bir oyuncu olarak bunu hissedersiniz. Zorlukların üstesinden gelebilmek için dirençli olmalı ve baskı altında birlikte çalışabilmelisiniz.

Sahip olduğum futbolculuk kariyeri için kendimi şanslı hissediyorum. Bir şekilde, Southampton ile Premier Lig’de oynama ayrıcalığına eriştim fakat kariyerimin çoğu “League Two”, “Konferans ” gibi alt liglerde geçti.

O yıllarda her yıl binlerce futbolcu kontrat alamıyordu ve oyunun dışında kalıyordu. Yine de futbolun beni de sahanın dışına iteceğini hiç düşünmemiştim. 30 yaşıma geldiğimde futbol beni bırakmadan ben futbolu bıraktım.

Dürüst olmak gerekirse artık oynamaktan keyif almayı bırakmıştım. Çocukluğunda en büyük hayali futbol oynamak olan biri için bunu kendine itiraf etmesi zordu. Kariyerim ilerledikçe bu hisse kapılmaya başlamıştım. Bir noktada artık Manchester United ya da Real Madrid’in beni istemeyeceği aşikardı.

Her futbolcu emekli olduktan sonra kulübüne gitmeden, bir role, kimliğe sahip olmadan yaşamanın ne kadar zor olduğunu söyleyecektir. Ben de o dönemlerde kendi yolumu bulmaya çalışıyordum. Finansal olarak sorunum olmadığı için şanslıydım. Futboldan sonra yeni bir kariyere ihtiyacım vardı ve bunun için proaktif olmalıydım.

Futbolculuk kariyerimin son yılında Sosyal Bilimler alanında öğrenciliğe başlamıştım. Emekli olduktan sonra tam zamanlı öğrenci oldum. Aynı zamanda gönüllü olarak antrenörlük yapmaya ve antrenörlük için belgelerimi almaya başladım.

Teknik direktör olma düşüncesi iyice kafamda belirginleşmeye başladı. Zaman ilerledikçe futboldan kazandıklarımı oyuna geri verebileceğimi düşündüm. Antrenörlük sürecinde ilerlerken futbolcu olarak sahada yaşadığım tecrübelerimin yeterli olmadığını fark ettim. Bir antrenör olarak kendimi denemeli ve hatalar yaparak öğrenmeliydim. Antrenörlük ve iletişim yeteneklerimi geliştirmem gerekiyordu.

Okulumu bitirdikten sonra öğretmenlik için belgelerimi aldım. Üniversite’de çalışmaya ve orada antrenörlük yapmaya başladım. O yıllardaki amacım elde edebildim kadar saha pratiği kazanmaktı.

“Kararları verecek olanlar futbolculardır. Onlara ne yapmaları gerektiğini söyleyemem. Futbol böyle bir şey değil.”

Antrenörlük gelişimi kişinin sahip olduğu tecrübelere dayanan oldukça bireysel bir süreçtir. Yıldız futbolcular oyunu zaten çok üst düzeyde oynadıkları için en yüksek seviyeden antrenörlüğe başlayabilirler. Fakat benim kariyerim ve yeteneklerimde olan birisi için kendimi diğer alanlarda da geliştirmem gerektiğini fark ettim.

Biraz önce bahsettiğim antrenörlük hatalarını gönüllü olarak yaptığım işlerde yapmalıydım. Bu olası  hataların profesyonel futbolda işimi kaybetmeme neden olacağını biliyordum. Profesyonel arena gelişmek ve öğrenmek için zamana ihtiyaç duyanlar için fazla acımasız olabilirdi.

İlk iki işim antrenörlük ve futbol gelişimimi birlikte yapabileceğim üniversite sektöründeydi. Benim için önemli bir zaman dilimi oldu. Antrene ettiğim oyuncuların çoğu profesyonel futbol geçmişi olan isimlerdi. Futbol seviyeleri oldukça iyiydi. Bu nedenle onların keyif aldığı aynı zamanda da onlara bir şeyler katabileceğim metotlar geliştirmem gerekiyordu.

Üniversite alanında çalışmak bana olimpik programın nasıl işlediğini öğrenme fırsatı sundu. Kendi olimpik kültürlerini nasıl yarattıklarını ve atletleri nasıl geliştirdiklerini gördüm. Bu gözlemler birkaç yıl sonra profesyonel futbolda ilk işim olan Östersunds FK takımında bana çok fayda sağladı.

ÖSTERSUNDS FK

Yeni işime gittiğimde Östersunds takımı İsveç’in 4. Ligine düşmüştü. Kulüp çevresinde olumsuz bir hava vardı. Negatif düşünceler ve negatif tutumlar çoğunluktaydı.

Daha önce gördüklerimi ve öğrendiklerimi düşündüm. Olumsuz havayı dağıtmak için neler yapılması gerektiğine kafa yordum. Antrenör olarak işimin oyuncuların gelişimine yardım etmek olduğu düşüncesini benimsedim. Bir şeylerin parçası olduklarını hissetmelerine yardımcı oldum. Son olarak onlara saha içinde seçim şansı tanıdım.

Çünkü kararları verecek olanlar futbolculardır. Onlara ne yapmaları gerektiğini söyleyemem. Futbol böyle bir şey değil. Oyuncular kendi kararlarını verebilmeli ve bu kararların sorumluluklarını alabilmeli. Ben de işte o zaman onları desteklemek için orada olurum.

“Eğer bir kimliğe sahip olursanız ve organizasyonunuza getireceğiniz insanlar için belli bir tipolojiniz varsa, oyuncu almak oldukça kolaydır.”

Ortamı oluşturduğunuz zaman işler rayına girmiş demektir. –Oyuncuların gelişimine nasıl yardımcı olabiliriz? Günlük rutinlerde neler yapmamız gerekiyor? Birbirimizle iletişimi nasıl kuracağız?

Bunlar beraberinde bazı önemli şeyleri getirir: empati, ilişkileri inşa etme, kişisel farkındalık, sorumluluk. Nerede olursanız olun, bence eğer bir takım içinde bu saydıklarıma güçlü bir şekilde  sahipseniz başarılı olabilirsiniz.

Östersund’daki ilk sezonumda daha çok var olan oyuncu grubumuzu geliştirmek için zaman harcadık. Oyunculara sunacak bir şeyimiz olmadığı için Güney İsveç’ten ya da kasabanın dışından oyuncu alamayacağımızın farkındaydık. Geleneğimiz, tarihimiz ya da kültürümüz yoktu ve finansal olarak da rekabet edecek konumda değildik.

Biz de elimizdeki oyuncu grubuyla çalıştık ve bizi bir fırsat olarak gören oyuncuları takıma kattık. Jamie Hopcutt ve David Accam bu şekilde takıma geldi. Bu gençler çok fazla futbol oynama fırsatı bulamayan ve Östersund’un sunduklarına talip olan, burayı bir fırsat olarak gören oyunculardı.

Bu süreçte kulübünüzün değerlerini ve nasıl oynamak istediğini anlamak en önemli şeylerden birisidir.

Eğer bir kimliğe sahip olursanız ve organizasyonunuza getireceğiniz insanlar için belli bir tipolojiniz varsa, oyuncu almak oldukça kolaydır. Bence bu tüm organizasyonlar için geçerli bir durum.

Başkanın nihai hedefinin İsveç’in elit takımları arasına girmek ve Avrupa’da oynamak olduğunu biliyordum ama oraya ilk gittiğimde bir ortam kurmaktan, bir kimlik oluşturmaktan ve ilk yılımda üst lige çıkmaktan başka bir şey düşünemedim.

Başka şeyler hakkında ne kadar çok konuşursanız konuşun sonuçlara bağlı olan bir iş yapıyoruz. Çok hızlı bir şekilde sahada istenenlere adapte olmalı ve nasıl maç kazanacağınızı anlamanız gerekiyor.

Eğer dürüst olmam gerekirse kulüpte bir şeylerin değişeceğini fark ettiğim zaman ikinci sezonumun son günüydü.

“Avrupa ligi tecrübesi bana hayatım boyunca hatırlayacağım anları verdi.”

İlk yılımda bir üst lige çıkmıştık ama takip eden sezonda hiçbir kulvarda zirvede değildik. O dönem takım hakkında çok fazla şüphe ve olumsuz hava vardı. David Accam’ın sezon ortasında Helsinborg’a gitmesi bizim için hiç iyi olmamıştı. David denizaşırı ülkeden gelen ve toplum ve taraftarlar arasında pozitif bir etki oluşturan ilk oyuncuydu. Herkesi heyecanlandırmıştı.  O gittiğinde bazı taraftarlarımızın takıma olan inancı da David ile birlikte gitti. Taraftarlar bir üst lige çıkma şansımızı sattığımızı düşündüler.

Tekrar denemeli ve yeniden bir inanç inşa etmeliydik.

Sezonun son günü ligin birincisiyle deplasmanda Stockholm’de oynuyorduk. Takımla beraber 600 taraftar başkente geldi. 1-0 kazandık ve o sezon ilk kez ligin ilk sırasına ve aynı zamanda bir üst lige yükseldik. 

Kulüp için çok büyük bir olaydı. O noktada önemli şeylerin değiştiğini düşündüm.

2016 yılında İsveç 2. Ligi’ndeki 3 sezondan sonra kulüp tarihinde ilk kez en üst lig olan Allsvenskan’a yükseldik. Başkanın vizyonundaki bir madde sonunda gerçekleşmişti.

Sonraki yıl başkanın vizyonunu tamamlayacaktık.

Kulüp tarihindeki ilk büyük kupa olan İsveç kupasını kazanarak başarabileceklerimizin sınırlarını genişlettik. Bu kupa bize sınırlarımızı daha uzaklara taşıma fırsatı sundu. Kulüp tarihinde ilk kez Avrupa kupalarında mücadele edecekti.

“Avrupa ligi tecrübesi bana hayatım boyunca hatırlayacağım anıları verdi. O dönemi düşününce, takımımın cesaretli ve karakterli oyununu izliyordum. Takımımın sahada ne yapması gerektiğini tam olarak anlayıp uygulamasına şahit oluyordum.

Bu süreç bana eğer her birinizin inandığı gerçek bir kimliğe sahip olursanız nelerin mümkün olduğunu gösterdi. Yapmaya çalıştığınız şeyde kendinize güvenmenin önemini gösterdi.

Kendi yolunuzu bulduğunuzda neler olabileceğini gösterdi.

 Bu yazı The Coaches' Voice sitesinden çevrilmiştir.

Yazının orijinali: 

https://www.coachesvoice.com/afc-swansea-graham-potter/?utm_campaign=Graham%20Potter%20Finding%20the%20way&utm_medium=Social%20organic%20post&utm_source=Twitter&utm_content=&utm_term=