twitter

29 Ağustos 2021 Pazar

Fazlasıyla Kisisel Bir C.Ronaldo Yazısı

 


Genç yaşta takip etmeye başladığımız ve sonrasında o isimle özel bir bağ kurduğumuz şahsiyetler vardır. Rihanna'yı ilk kez Kobe Bryant videolarının içine eklenmiş "Pon de Replay" şarkısıyla keşfettikten sonra Umbrella ile yükselişini izlemek, Ricky Rubio’yu 16 yaşında Joventut Badolona’dan beri takip etmek ve sonra NBA’e gidip yıldız olmasını görmek insana ayrı bir keyif verir. Pablo Aimar’ı River Plate’ten beri takip ederek Valencia’nın maestrosu oluşunu görmek gereksiz bir şekilde sizi gururlandırabilir. Cristiano Ronaldo da hikayesini başından beri takip ettiğim oyunculardan birisiydi. Ama onun geldiği nokta beklentilerimi "biraz" aştı.

2003 yılının Ağustos ayı, 13-14 yaşlarındayız, okul bahçesinde basketbol oynuyoruz. Henüz rakip gelmemiş. Şut atarken bir yandan da muhabbet ediyoruz. Murat söze giriyor. Manchester United Ronaldo’yu almış. Seko ve Alper'le bakışıyoruz. Haliyle 2002 yazının Dünya Kupası gol kralı Brezilyalı Ronaldo Nazario de Lima aklımıza geliyor. Şaşırıyoruz. Çok iyi transfer olduğunu söylüyoruz. Murat bu tepkiyi beklediğinden hemen bahsettiği oyuncunun bizim düşündüğümüz Ronaldo olmadığını söylüyor. Portekizli genç yıldızın ismini ilk kez bu anda duyuyorum. Yani o meşhur Man United-Lisbon hazırlık maçını izleyen 657 milyon kişiden birisi değilim J

Sezon başlıyor. Bir yandan CM oynuyor bir yandan da Premier Lig maçlarını takip ediyorum. Aklım yeni Ronaldo’da. Sporting Lisbon’da bir hazırlık maçında keşfedilişi ve top tekniğinin çok iyi olduğu konuşuluyor. Yeni Beckham olarak 7 numarayı teslim alıyor. Beklenti büyük ama yaşı daha küçük. 1985 doğumlu oyuncu, o dönem henüz 18 yaşında. Maçlarda bu genç adamı izlemek istiyorum ama genelde yedek kalıyor. Sezon ilerledikçe sonradan girip çoğunlukla gereksiz olan şovlarını yapıyor. Henüz kendini kanıtlamamış. Ben yeni adamımı buldum diye düşünüyorum. Aimar sevgimin yerini alacak adam belli oldu diyorum.

O dönemin tek kaliteli futbol dergisi olan Goal’ü düzenli alıyorum. Dergiyi bulmak kolay değil. Yıldırım mahallesini arşınlamak gerekiyor. Şanslıysam Ali Fuat'ta falan bir bayi getirmiş oluyor. O ayki sayıda Cristiano Ronaldo’ya da yer verilmiş. En çok ilgimi çeken bölüm özelliklerinin yazılı olduğu sütun oluyor. En büyük eksiği olarak gol vuruşları yazılmış. İşin garibi bu o dönem için hiç de haksız bir analiz değil. Dergiyi saklayacağıma Ronaldo’nun fotoğraflarını kesip ortaokuldaki matematik defterime yapıştırıyorum. Vodafone reklamlı kırmızı forma, saçının iki yanından sarkan ikişer tel, uzun ve dağınık saç, çarpık dişler, hafif sivilceli bir tip… Kesinlikle bugünkü Ronaldo’dan bahsetmiyoruz. Sahada baskın bir oyuncu değil. Sonradan giren seyircinin potansiyeline inandığı genç bir çocuktan bahsediyoruz. Sezon ilerledikçe kendini gösteriyor.

2004 Avrupa Şampiyonası’nda kadroda yer alıyor. Portekiz kendi evinde finalde kaybederken benim aklımda bir pozisyonda Ronaldo’nun çalım atsa kaleciyi geçip golü atabilirdi diye düşündüğüm bir an kalıyor. O da belki o anı hatırlayarak maç sonunda göz yaşlarına hakim olamıyor. 

Ekim 2004’te Manchester United Fenerbahçe’yle Şampiyonlar Ligi’nde karşılaştı. Rooney ilk CL maçında hat-trick yaptı. Ben o hafta mahalledeki spor mağazasına gidip Ronaldo forması soruyorum. Dükkan sahibi 11 numaralı Real Madrid formasını uzatıyor. Ben Manchester’daki Ronaldo deyince anlam veremiyor. “Manchester’dan bir tek Rooney var. Fener’i mahvetti bu çocuk, sana onu vereyim” diyor. Ben ise Cristiano Ronaldo forması almakta ısrarlıyım. Dükkanda arkası boş bir Manchester United forması buluyoruz. Adam arkaya "7 Ronaldo" yazıyor. Ama fontlar rezalet. Times New Roman’la Ronaldo yazmış. 7 desen üstteki yazıya bitişik böyle ip ince bir 7.  Benim moralim biraz bozuluyor. (Zaten bu dükkandan ne zaman forma alsam bir gariplik oluyor. T-Mac’in Orlando Magic formasını aldığım yaz T-Mac Houston’a takas olmuştu.) Neyse ben kafayı takmışım o formayı alacağım. Bir de bu Ronaldo’ların karışması mevzusu kafama takılıyor. Adama “abi bir de başına C. yaz diyorum” Böylece C. Ronaldo formama kavuşuyorum. (Ronaldo’nun formasında hiç C. Oldu mu bilmiyorum.) Yıllar sonra annemin formayı temizlik bezi yaptığını öğreniyorum.

Benim Ronaldo sevdası sürerken hem Man United hem Ronaldo performansını artırıyor. Yine de o dönem Ronaldo hala zirvede değil. Mesela Milan-Man United Şampiyonlar Ligi eşleşmesinde Kaka Manchester ekibini tek başına dağıtıyor. Henüz tam olarak bir winner Ronaldo’dan bahsedemiyoruz. Lise dönemimde Four Four Two’nun Türkiye versiyonu bir Cristiano Ronaldo posteri veriyor. Hangi akla hizmetse sınıfın tavandaki kirişine asıyorum posteri. Ben bunu asıp hocalar da görmezden gelince tüm sınıf tavandaki kirişin sınıfa bakan tarafına posterler asıyor. Sınıf maçlarında Ronaldo forması giydiğimden bahsetmeme gerek yok sanırım. (Son sınıfta memleket sevgisi ağır basınca Sakaryaspor formasına geçmiştim.)

Ronaldo’nun rekor bedelle Real Madrid’e geçtiği dönem artık benim Cristiano’dan uzaklaştığım zamanlar... Yaş da ilerleyince fan boy işlerine girmiyoruz artık. Yine de her maçını takip ediyordum ama benim Ronaldo artık tamamen küresel bir süperstara dönüşmüş, kamuya mal olmuştu. Aimar hiçbir zaman bu seviyeye çıkamamıştı. Onunla aramızdaki bağ bize özel olarak kalmıştı. Hatta zaman geçtikçe Aimar kendi seviyesinin de altına inmişti. Ronaldo ise tüm seviyelerin üzerine çıkarak kazanılabilecek her şeyi kazandı. Artık soyadının başına C. yazmama gerek yoktu. Ronaldo forması isteyince verilen forma onunkisiydi. Messi ile çekişmesi Ronaldo’yla bağımı koruyan nadir şeylerden oldu. Nemesis bulunmuştu. CR7, İspanya’da uzay takımı olarak nitelendirilen Barcelona ve Messi’ye karşı destansı bir rekabete girdi. La Liga’nın en popüler dönemiydi. Her El Clasico box office gişe filmi muamelesi görüyordu.

Üniversite döneminde Manchester’a gitme durumum oldu. Benim uçağımın olduğu gün Ronaldo da Demirören AVM için Türkiye’ye geliyordu. Havalimanına giderken aklımın bir ucunda acaba Ronaldo’yu görür müyüm diye safiyane bir düşünce de vardı. Tabii ki ortada Ronaldo falan yoktu. Onun yerine Muazzez Ersoy ve Nükhet Duru’yla dış hatlara doğru uzun bir yürüyüş yaptık ve üçümüz yan yana oturup boarding saatini bekledik. Onlar Ercan havalimanına Kıbrıs’a, ben de Manchester’a gittim. Haliyle Ronaldo’yla Manchester’da da buluşamadık. O dönemde İngiltere’de El Clasico’ları İspanyollarla birlikte izleme şansım oldu. Bu tarihi maçın duygusunu tam anlamıyla orada hissetmiştim. Atletico Madridlilerin Barcelonayı desteklemesi, Real’e duydukları nefreti her fırsatta dile getirmeleri rekabetin düzeyini bana anlatmak için yeterliydi.

2015 Mart’ında uzun süredir planladığım İspanya tatilini gerçekleştirdim. Maç izlemek için iki haftasonum vardı. İngiltere'de tanıştığım arkadaşları ziyaret etmek için Madrid, Valencia ve Barcelona’ya gidecektim.  İlk haftasonu Atletico Madrid maçında Bayrampaşa ve Galatasaray atkılarımla Arda’yı izledim. Sağ olsun arkadaşım Ruben'in kombinesiyle Vicente Calderon'u yıkılmadan görmüş olduk. (Şimdi olsa bu haftasonunu Messiye ayırırdım. Arda’nın o dönemki tek vukuatı ayakkabı atmaktı. sonra bu vukuatlar arttı. ) Sonraki haftasonu bir seçim yapmam gerekiyordu. Ronaldo ya da Messi… Tercihim belliydi. Real Madrid-Levante maçında Cristiano’yu ilk ve son kez canlı olarak izledim. Arkadaşlarım Alejandro ve Javi bileti biraz yukarıdan aldıkları için Ronaldo'yu Felix Baumgartner gibi uzaydan izledim.

Cristiano'nun 2016 Avrupa Şampiyonası’nda sakatlanarak finalde gözyaşlarıyla maçı terketmek zorunda kalması ve o yakın plandaki güve aklımda kalan diğer anılardan oldu. 2004’te Portekiz'de kaybedilen finalde sonra ev sahibi Fransa'yı yenerek kazanılan kupa Ronaldo adına sevindiriciydi.

Cristiano’nun yüzlerce golü arasında kafamı iki elimin arasına aldığım goller Kral Kupası finalinde Barcelona’ya attığı kafa golü, Juventus’a attığı röveşata ve Juventus formasıyla göğe yükselip attığı kafa golü oldu. Portekiz formasıyla İspanya’ya attığı ama Nani’nin dokunarak ofsayta düşürdüğü sayılmayan golü de hala içimde ukdedir.

Real Madrid sonrasında tüm dünyaya mal olan ve karikatürize olacak kadar ünlenen Cristiano Ronaldo 36 yaşında Manchester United’a geri dönüyor. Artık Ronaldo dönmüş denildiğinde Cristiano'nun uzun uzadıya bir şeyler anlatmasına gerek yok. Michael Jordan’ın geri döndüğünde yazdığı gibi I‘m back demesi yeterli.