twitter

7 Haziran 2021 Pazartesi

Galli Hoca'nın Kolaylıkla Unutulacak Hikâyesi

 


Bölüm 1: Arayış

Damned United filmini kaç kez izlediğimi hatırlamıyorum. Yine o günlerden birisi olsa gerek..

-          Benim bir futbol takımı bulmam lazım.

-          O nereden çıktı?

-          Antrenörlük yapacağım.

-          Tamam bul.

Eşimle bu konuşmayı yaptıktan sonra evime en yakın amatör futbol takımını aramaya karar verdim. Amacım çocukluk hayalimi gerçekleştirerek amatör bir takımda futbol oynamak ve aynı zamanda antrenör ekibinde gönüllü olarak görev yapmaktı. Google yardımı ile en yakın kulübün telefon numarasını buldum. Hemen aradım. Çalıyordu.

-          Yıldırım Emlak buyurun.

-          Orası emlakçı mı? Ben Pırasaspor’u aramıştım.

-          Hee dur bakayım sen. Remzi Abi gel seni arıyorlar.

-          Buyurun Pırasaspor.

O anda kafamda Kemal Sunal’ın “Korkusuz Korkak” filmindeki gibi bir ofis canlandı. Güneş ışığının naifçe içeri sızdığı tozlu masada bir emlakçı, karşısındaki ufak sehpadan bozma şeyde de bir futbol kulübü vardı. Arayanı çok olduğu için telefon emlakçının masasındaydı. Belli ki ufak ama çok amaçlı bir odayı aramıştım.

-         Merhaba, ben futbolcu lisansı çıkarmak ve antrenörlük konusunda kendimi geliştirmek istiyorum. Sizin takımınızda görev alabilir miyim?

-      Tabi kardeşim neden olmasın. Bir forma yaptırırsın. Hem lisansını çıkarırız hem de bizde antrenörlük stajını yaparsın.

-         Kendime mi forma yaptıracağım.

-        Yok. Formayı bütün takıma yaptırıyorsun.

-         Anladım.

Evime en yakın futbol takımı lisans işi ve antrenörlük tecrübesi için fazladan bir de forma parası isteyince Pırasasporla duygusal bağlarımı bir anda koparmıştım ama hemen vazgeçecek de değildim. Şimdi rotayı başka bir kulübe çevirmeliydim. Ama hangi kulübe? Bu sorunun cevabını bulmak için doğru kişiye danışmalıydım. Bölgedeki bütün amatör takımları aramak -henüz olmayan- antrenörlük itibarım için iyi olmazdı. Nokta atışı bir seçim yapmam gerekiyordu. Bu çetrefilli konuyu çevremde futboldan en az anlayan kişiye açtım. Eşimin futbolla ilgisi Jardel’le sınırlıydı. Jardel Türkiye’de oynarken bir şarkının video klibinde oynamıştı ve bu klip tıpkı Hugo’ya küfreden çocuğun videosu gibi internette bulunamıyordu. Bu özel bilgi her futbol muhabbetimizde tekrar gündeme gelirdi.

Eşim sorunuma sosyolojik yaklaştı.

-          "Buralardaki zengin muhitlerin futbol takımlarına bakabilirsin. En azından telefonu emlakçı açmaz."

İlginç ama mantıklı bir önermeydi. Aklıma ilk gelen varlıklı yeri düşündüm. Futbol takımları olup olmadığını bilmiyordum. Cevabını bulmak için muhitin adının sonuna “spor” ekledim ve internette arattım. Gerçekten de bir futbol takımları vardı. Hemen numarayı aradım. Çalıyordu.

-          Alo, merhaba, Yüksekhangarspor mu?

-          Evet buyurun.

-          Kulüp başkanı Richard Bey’le mi görüşüyorum.

-          Evet. Ne için aramıştınız.

Telefon hemen açılmıştı. Ses tonu gayet kibardı. Kafamda telefonda konuştuğum yeri hayal edebiliyordum. Büyük bir masa, önünde isim soyisim yazan küçük bir levha, arkada kazanılan kupalar ve duvarda çerçeve içinde bir takım posteri gözümde canlanıyordu. Sözü fazla uzatmadım.

-     Ben lisans çıkarmak için aramıştım. Antrenörlük… Söze hızlı girmiştim ama çıkamıyordum. Adama  hayat hikayemi anlatmıştım. Cevabı kısa oldu.

-        Biz kulübü kapattık kardeşim.

-        Hmmm. Hayırlı olsun.

-      Ama sen madem bu antrenörlük işine bu kadar heveslisin ben seni Balıkspor’un başkanı Sam Hoca’ya yönlendireyim.

-        Teşekkürler.

Yüksekhangarspor’un kepenkleri indirdiğini öğrendikten sonra artık son şansımı denemek üzere Balıkspor’u aradım. Bu sefer durumumu kısaca anlattım. Sam Hoca’nın babacan bir ses tonu vardı. Ekstra bir para istemedi. Ertesi gün detayları konuşmak üzere beni kulübe davet etti. Çim sahanın yanındaki emektar kafede boş bir masada oturan hocayı görünce hemen telefondaki sesin o olduğunu anladım. Vicente Del Bosque gibi bir adamdı. Çay eşliğinde biraz muhabbet ettikten sonra aynı gün lisansı çıkardık. Sam Hoca önümüzdeki haftadan itibaren U17 takımıyla ilgilenebileceğimi söyledi. Her şey tam da istediğim gibi gidiyordu.

Ben tam ayrılırken hoca “Cumartesi maç var; istersen gel” dedi. 

Yeni takımımı tanımak için fırsat bu fırsattı.

-        Tabi ki gelirim hocam...

Cuma akşamı uyumadan önce yarınki maçı izlerken alacağım notları düşünüyordum. Tüm takımın isimlerini öğrenecek, mevkilerine göre listeleyecektim. Dersimi iyi çalışıp ilk idmanda farkımı ortaya koyacaktım. Sabah uyanıp arabaya atladım. Daha önce hiç gitmediğim bir yere doğru navigasyon yardımıyla yola koyuldum. Yol sakindi. Biraz çevresinde dolaştıktan sonra stada girmeyi başardım.