Edin Dzeko ve model/aktris kız arkadaşı Amra Silajdzic |
Edin Dzeko ismini ilk kez
İnönü’de Türkiye Bosna-Hersek arasında oynanan maçta duymuştum. Gelecek vaat
eden uzun boylu bir santrafordu. 27. Dakikada attığı golle hava toplarında
etkili olacağının sinyalini vermişti. Kariyerinin maksimum olarak Muslimovic
seviyesinde seyredeceğini düşünüyordum ama Zeljeznicar’dan Manchester City’e
uzanan yolculuğu sonrasında kendimi bu genç adamın formasını Bosna’dan sipariş
ederken buldum.
Bosna’da 1990-95 yıları arasında
yaşanılan orantısız savaş ve Boşnakların beklentileri doğrultusunda tıpkı
dünyanın geri kalanı gibi yeterli diplomatik ve askeri yardımı yapamamış
olmamız bu toprakların vefakar insanlarına her zaman bir sorumluluk duygusu ve sempatiyle
bakmama neden olmuştur. Bu sebepten bir Boşnak’ın dünya çapında başarılı
olmasının yaşanılan trajedinin unutulmaması ve tekrarlanmaması açısından önemli
olduğunu düşünüyorum. (Her ne kadar Dzeko artık savaş sorularından bıkmış olsa
da)
Balotelli'nin sevincinin nereden geldiği belli oldu |
Edin Dzeko 1986 yılında başkent
Saraybosna’da dünyaya geldi. Futbol çocukluğundan itibaren hayatında önemli bir
yer tuttu. İtalya liginin revaçta olduğu dönemlerde duvarında AC Milan’ın
efsane forveti Ukrayna’lı Shevchenko’nun posteri asılıydı. Fakat 90’ların
başında Bosna’daki ortam bir çocuğun futbol oynaması için pek müsait değildi
Büyük Sırbistan idealindeki Slobodan Milosevic ve onun Bosna’daki uzantıları
Ratko Mladic ile R Karadzic tarihin gördüğü en büyük insanlık ayıplarından
birini işlemek üzereydi. Saraybosna kuşatma altındaydı ve bombaların nereye
düşeceği belirsizdi.
“ZOR BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİM”
Dzeko en zor zamanlarda Bosna'daki çocuklara hayaller kurduruyor Foto:Velija Hasanbegovic |
Sokakta futbol oynarken en
sevilmeyen an annelerimizin ismimizi tüm sokağa haykırarak bizim için maçın son
düdüğünü çaldıkları andır. Bazen 5 dakika daha diye diretsek de mecbur evin
yolunu tutarız. O gün annesi eve çağırdığında Dzeko da aynısını yaptı ve evin
yolunu tuttu. Eğer annesini dinlemeseydi muhtemelen şu an Bosna’nın elmasını
tanımıyor olacaktık. Kısa bir süre sonra çocukların top oynadıkları mevkiye bir
bomba düştü. Dzeko’nun arkadaşlarından bazıları hayatını kaybettiler. Edin
Dzeko evinden taşınmak durumunda kaldı ve büyükannesinin evinde 15 akrabası ile
savaşın bitmesini bekledi. O günlerden bahsetmeyi pek sevmese de geçmişini de
asla unutmadı. Dünya Kupası öncesinde yaşanan sel felaketinde ülkesine yardımı
bir borç bildi ve yardım çalışmalarında öncü oldu. Bosna ve Sırp kardeşliği
gibi iddialı bir isim altında hayır kurumu vesilesiyle yardım maçında toplanan
paranın Sırbistan ve Bosna’daki ihtiyaç sahiplerine gitmesini sağladı. Bu
vefakar adam sadece futboldaki hünerleriyle değil yaptığı iyiliklerle Bosna
halkının gözünde bir idol oldu.
2014 Brezilya Dünya Kupası’na
giden kadroda yalnızca iki isim savaşın tanığıydı. Kadro incelendiğinde
oyunculardan iki kişi hariç diğerlerinin savaş nedeniyle başka ülkelere göçmek
zorunda olduğunu fark ediyoruz. İki Edin ise kendi topraklarında açlığın
korkunun yokluğun ne demek olduğuna bizzat şahit oldular. Şimdilerde İstanbul
Başakşehir’de oynayan Edin Visca ve Edin Dzeko savaş zamanını ülkelerinde
geçirdiler. Dzeko bir röportajında “hiçbir şeyden korkmuyorum” demişti.
Korkacak bir şey kalmadığından olsa gerek. Bombardıman altında futbol oynayan
çocuk için futbolun içindeki diğer baskı unsurlarının pek de etkili olmasını
düşünmek zaten abes olur.
ELMAS IŞILDIYOR
oturanlardan soldan dördüncüye dikkat |
Dzeko, kariyerine 2003 yılında
Bosna’nın FK Sarajevo ile iki büyüğünden birisi olan ülkemizdeki Adana Demir,
Ankara Demir’in muadili demiryolu takımı Zeljeznicar’da başladı. Antrenör Jiri
Pilsek’in yönetiminde uzun boyuna rağmen teknik kapasitesinin yüksek olmasından
dolayı forvet arkası yaratıcı orta saha olarak oynuyordu. O dönemde Dzeko’nun
bu denli bir yıldız olması beklenmiyordu hatta kendisiyle “Kloc” -elektirk
direği- diyerek alay ediliyordu. Hayatını değiştiren olay antrenörü Pilsek’in
Çek takımı FK Teplice’ye gitmesi oldu. Pilsek eski oyuncusunu takımında görmek
istedi ve €25.000’yu
gözden çıkardı. Zeljeznicar yönetimi kendilerine piyango vurduğunu düşündü
fakat kaçan balığın büyük olduğunu fark edemediler.
Çek Cumhuriyeti’nde Dzeko
kendisini geliştirdi. Attığı goller ve oynadığı oyunla Çek Federasyonunun da
dikkatini çekti. Kendisine Çek Cumhuriyeti için oynanması teklif edildi fakat
Dzeko Bosna için oynamak istiyorum diyerek bu teklifi reddetti. Dzeko’nun
yetenekleri artık FK Teplice için fazla geliyordu Avrupa’nın önemli kulüpleri
transfer tekliflerinde bulundu. Kazanan €4 milyonluk teklifle VFL Wolfsburg oldu.
Dzeko-Misimovic-Grafite o dönem Almanya'nın altını üstüne getirdiler |
Wolfsburg’da forvetteki partneri
Grafite ve Milli Takım’dan arkadaşı Misimovic ile harika bir hücum hattı
oluşturdular. Bayern Münih imparatorluğunu çökerten üçlü 2009 yılında
şampiyonluk ipini de göğüslemeyi başardı. Dzeko bu sezonda toplam 36 gol atarak
Ballon d’Or sıralamasında 9 oldu. Bu başarısına 96 maçta 59 atarak kulüp
tarihinin en golcüsü unvanını ekledi. Partneri Grafite ile birlikte Gerd Müller
ve Uli Hoeness’i geçerek tarihteki en iyi ikili oldular. Almanlar da parıldayan
elmasa kayıtsız kalamadılar ve vatandaşlık teklifinde bulundular. Dzeko’nun
hayalleri ise çok farklıydı. Almanya ile Dünya Kupası’nı kazanabilecekken
Bosna’yı tarihinde ilk kez Dünya Kupası Finalleri’ne götürmeyi tercih etti.
ADA GÖRÜNDÜ
Manchester City tarihi anlatılırken onun ismi sıkça anılacak |
Arap sermayesinin devreye
girmesiyle Premier lig’de hatırı sayılır bir yer edinen Manchester City’nin
patronu Roberto Mancini, Almanya’da parlayan bu elmasa daha fazla kayıtsız
kalamadı ve £25 milyon karşılığında Dzeko’yu mavilere transfer etti. Edin
mavilerin kazandığı 2011 FA Cup ve 2012’de 52 yıl sonra gelen efsanevi lig
şampiyonluğunda başrol oynadı. Dünya futbol tarihinde efsane maçlar arasına
giren City-QPR maçında bütün ümitler tükenmişken uzatma dakikalarında skoru
dengeye getiren golü attı ve şehrin yıllar sonra maviye boyanmasına katkı
sağladı. Manchester’da bulunduğum sürede taraftarların sevgisini de kazandığını
ve en çok söylenen tezahüratta da Dzeko’nun yer aldığını belirtmeden
geçemeyeceğim. Tüm kutlamalarda Bosna Bayrağını yanından eksik etmedi.
Edin zirvede de geçmişten dersler
çıkararak gelecek nesillere en güzel öğütleri kendi davranışlarıyla verdi.
Takımda Sırp Kolarov, Karadağ'lı Jovetic gibi isimlerle arkadaşlığını her platformda
gösterirken kendi yaşadığı acıları kalbine gömdü. Unicef elçisi olarak da
ülkesine hizmet veren Dzeko bu kapsamda okul ziyaretlerinde bulundu. Bosna’ya
yaptığı okul ziyaretlerinde çocuklara “ İsimlerinizin ne olduğu, etnik
kimliğiniz ya da dininiz önemli değil önemli olan insanlığınız ve huzurlu
biçimde birlikte yaşayabilmenizdir” diyerek sahip oldukları barış ortamının
değerini bilmeleri gerektiğini hatırlattı.
Unicef programından yeni Dzeko'larla |
Dzeko ve arkadaşları Bosna’yı
tarihinde ilk kez Dünya Kupası’na götürürken halkı da ilk kez bu denli
bütünleştirmeyi başardılar. Bosna Sırp’ı Misimovic’in asistlerinde Müslüman
Dzeko’nun attığı gollere beraber sevindiler. Zafer sonunda gelen bu birliktelik
kısa süreli de suni de olsa insanı mutlu ediyor en azından gelecek için umut
veriyor.
Dzeko’nun Ada serüveni bu
günlerde pek istediği gibi gitmiyor Super-Sub (Harika Yedek) olmak onun
kalitesinde bir oyuncu için uygun bir görev değil. Avrupa’da her hangi bir
takıma gidip o takımı zirveye çıkaracak yetenekte bir oyuncunun benchte
beklemesi futbola ihanettir. Belki de kendisinin kardeş ülke Türkiye’de oynama
zamanı gelmiştir.
Ellerine sağlık, harika bir yazı..
YanıtlaSilteşekkürler..
Sil