-
Benim bir futbol takımı bulmam lazım.
-
O nereden çıktı?
-
Antrenörlük yapacağım.
-
Tamam bul.
Eşimle bu konuşmayı yaptıktan
sonra evime en yakın amatör futbol takımını aramaya karar verdim. Amacım
çocukluk hayalimi gerçekleştirerek amatör bir takımda futbol oynamak ve aynı
zamanda antrenör ekibinde gönüllü olarak görev yapmaktı. Google yardımı ile en
yakın kulübün telefon numarasını buldum. Hemen aradım. Çalıyordu.
-
Yıldırım Emlak buyurun.
-
Orası emlakçı mı? Ben Pırasaspor’u aramıştım.
-
Hee dur bakayım sen. Remzi Abi gel seni
arıyorlar.
-
Buyurun Pırasaspor.
O anda kafamda Kemal Sunal’ın “Korkusuz
Korkak” filmindeki gibi bir ofis canlandı. Güneş ışığının naifçe içeri sızdığı
tozlu masada bir emlakçı, karşısındaki ufak sehpadan bozma şeyde de bir futbol kulübü vardı. Arayanı çok
olduğu için telefon emlakçının masasındaydı. Belli ki ufak ama çok amaçlı bir
odayı aramıştım.
- Merhaba, ben futbolcu lisansı çıkarmak ve
antrenörlük konusunda kendimi geliştirmek istiyorum. Sizin takımınızda görev
alabilir miyim?
- Tabi kardeşim neden olmasın. Bir forma
yaptırırsın. Hem lisansını çıkarırız hem de bizde antrenörlük stajını yaparsın.
- Kendime mi forma yaptıracağım.
- Yok. Formayı bütün takıma yaptırıyorsun.
- Anladım.
Evime en yakın futbol takımı lisans
işi ve antrenörlük tecrübesi için fazladan bir de forma parası isteyince Pırasasporla
duygusal bağlarımı bir anda koparmıştım ama hemen vazgeçecek de değildim. Şimdi rotayı
başka bir kulübe çevirmeliydim. Ama hangi kulübe? Bu sorunun cevabını bulmak
için doğru kişiye danışmalıydım. Bölgedeki bütün amatör takımları aramak -henüz
olmayan- antrenörlük itibarım için iyi olmazdı. Nokta atışı bir seçim yapmam
gerekiyordu. Bu çetrefilli konuyu çevremde futboldan en az anlayan kişiye
açtım. Eşimin futbolla ilgisi Jardel’le sınırlıydı. Jardel Türkiye’de oynarken
bir şarkının video klibinde oynamıştı ve bu klip tıpkı Hugo’ya küfreden çocuğun
videosu gibi internette bulunamıyordu. Bu özel bilgi her futbol muhabbetimizde
tekrar gündeme gelirdi.
Eşim sorunuma sosyolojik
yaklaştı.
- "Buralardaki zengin muhitlerin futbol takımlarına
bakabilirsin. En azından telefonu emlakçı açmaz."
İlginç ama mantıklı bir önermeydi.
Aklıma ilk gelen varlıklı yeri düşündüm. Futbol takımları olup olmadığını
bilmiyordum. Cevabını bulmak için muhitin adının sonuna “spor” ekledim ve
internette arattım. Gerçekten de bir futbol takımları vardı. Hemen numarayı
aradım. Çalıyordu.
-
Alo, merhaba, Yüksekhangarspor mu?
-
Evet buyurun.
-
Kulüp başkanı Richard Bey’le mi görüşüyorum.
-
Evet. Ne için aramıştınız.
Telefon hemen açılmıştı. Ses tonu
gayet kibardı. Kafamda telefonda konuştuğum yeri hayal edebiliyordum. Büyük bir
masa, önünde isim soyisim yazan küçük bir levha, arkada kazanılan kupalar ve
duvarda çerçeve içinde bir takım posteri gözümde canlanıyordu. Sözü fazla
uzatmadım.
- Ben lisans çıkarmak için aramıştım. Antrenörlük…
Söze hızlı girmiştim ama çıkamıyordum. Adama hayat hikayemi anlatmıştım. Cevabı
kısa oldu.
- Biz kulübü kapattık kardeşim.
- Hmmm. Hayırlı olsun.
- Ama sen madem bu antrenörlük işine bu kadar heveslisin
ben seni Balıkspor’un başkanı Sam Hoca’ya yönlendireyim.
- Teşekkürler.
Yüksekhangarspor’un kepenkleri
indirdiğini öğrendikten sonra artık son şansımı denemek üzere Balıkspor’u
aradım. Bu sefer durumumu kısaca anlattım. Sam Hoca’nın babacan bir ses tonu
vardı. Ekstra bir para istemedi. Ertesi gün detayları konuşmak üzere beni
kulübe davet etti. Çim sahanın yanındaki emektar kafede boş bir masada oturan
hocayı görünce hemen telefondaki sesin o olduğunu anladım. Vicente Del Bosque
gibi bir adamdı. Çay eşliğinde biraz muhabbet ettikten sonra aynı gün lisansı
çıkardık. Sam Hoca önümüzdeki haftadan itibaren U17 takımıyla
ilgilenebileceğimi söyledi. Her şey tam da istediğim gibi gidiyordu.
Ben tam ayrılırken hoca “Cumartesi maç var; istersen gel” dedi.
Yeni takımımı tanımak için fırsat bu fırsattı.
- Tabi ki gelirim hocam...
Cuma akşamı uyumadan önce yarınki
maçı izlerken alacağım notları düşünüyordum. Tüm takımın isimlerini öğrenecek,
mevkilerine göre listeleyecektim. Dersimi iyi çalışıp ilk idmanda farkımı
ortaya koyacaktım. Sabah uyanıp arabaya atladım. Daha önce hiç gitmediğim bir
yere doğru navigasyon yardımıyla yola koyuldum. Yol sakindi. Biraz çevresinde
dolaştıktan sonra stada girmeyi başardım.
devamı yok mu hocam merak ettim
YanıtlaSil