twitter

22 Ekim 2014 Çarşamba

Montevideo, Bog Te Video ! (2010)


Modern futbolda duygusallığa yer yoktur. Kulüp yöneticileri ve antrenörler realist olmalı ve kararlarını alırlarken pragmatist davranmalıdırlar. Bir kulübün başarılı olması finansal kapasitesinin ne kadar büyük olduğuna bağlı olduğu için günümüzde reklam gelirleri ve televizyon pastasından gelecek para  bir futbol kulübü için en önemli unsurlar arasındadır. Hikâyemiz bahsedilen esasları barındırmayan modern futbolun olmadığı hatta futbolun bile yeni yeni varlığını hissettirdiği bir dönemde savaş ve kargaşanın eksik olmadığı Balkan coğrafyasında geçiyor. İmkânları sınırlı Yugoslavya Milli Takımı’nın Uruguay’da düzenlenen ilk Dünya Kupası’na gidiş öyküsü günümüz futbol dünyasındaki kirlilikleri unutturarak insanın içini ısıtacak cinsten. Film tıpkı Tirke gibi, haylazlığıyla sinir bozsa da samimiyetiyle insana kendisini sevdirmesini biliyor.
Biraz filmden bahsedecek olursak, Yugoslavya yöneticileri Kupa organizatörü Jules Rimet ile konuşmuşlar ve ulusal takımı Montevideo’ya götürmek için anlaşmışlardır. Milli Takımı Dünya Kupası’na götürmek için Hırvat oyunculara da ihtiyaç vardır fakat federasyon Zagreb’den Belgrad’a taşındığı için Hırvatlar Milli takımı protesto etmektedirler. Uruguay’a gitmek için zaten maddi açıdan zor durumda olan yöneticiler için bir de oyuncu problemi ortaya çıkmıştır.

Diğer yandan Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı derken bölge henüz rahat bir nefes almış, insanlar bir daha hiç savaş olmayacakmış gibi harap olmuş evleriyle beraber hayallerini de yeniden inşa etmeye koyulmuşlardır. Babasını savaşta kaybettikten sonra annesiyle derme çatma bir evde yaşayan yetim Alexander Tirnanic (Tirke) de bu insanlardan biridir. Onun hayali ne bir fabrikada iş bulmak ne de bir terzi olmaktır Tirke göz alıcı yeteneğiyle Macaristan’da futbol oynamayı düşlemektedir. Güvercin meraklısı çılgın teknik direktör Bosko Simonovic Tirke’yi sokakta futbol oynarken keşfeder ve Belgrad yöneticilerini onu derbi maçta oynatmaları için denemeye almaya ikna eder. Belgrad FK’nın en iyi oyuncusu Blagoje Marjanovic (Mosha) ile Tirke’nin hikâyesi de bu vesileyle başlar. İkili saha içinde harika anlaşırlar fakat özel hayatlarındaki belirsizlik filmin gidişatını etkileyen en önemli unsur olacaktır.
Bir futbol filmine göre sinema kalitesi açısından üst düzey bir film olmakla beraber son bölümde biraz fazla fanteziye kaçılmış ayrıca Sırp milliyetçiliğinin (normal olarak) ön planda olduğu sahneler mevcut ama senaryonun önüne geçmesi gibi bir durum yok. Filmde diyaloglar harika kurgulanmış ve dekorlar dönemin havasını yansıtabilen bir yapıya sahip. Yer Balkanlar olunca müzikleri pek tartışmaya gerek yok zaten. Cinema Paradiso tadında çok samimi ve insanın içini ısıtacak cinsten bu filmin acil izlenmesi gerekiyor zira daha Uruguay günleri var…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder