Modern futbolda duygusallığa yer
yoktur. Kulüp yöneticileri ve antrenörler realist olmalı ve kararlarını
alırlarken pragmatist davranmalıdırlar. Bir kulübün başarılı olması finansal
kapasitesinin ne kadar büyük olduğuna bağlı olduğu için günümüzde reklam
gelirleri ve televizyon pastasından gelecek para bir futbol kulübü için en önemli unsurlar
arasındadır. Hikâyemiz bahsedilen esasları barındırmayan modern futbolun
olmadığı hatta futbolun bile yeni yeni varlığını hissettirdiği bir dönemde
savaş ve kargaşanın eksik olmadığı Balkan coğrafyasında geçiyor. İmkânları
sınırlı Yugoslavya Milli Takımı’nın Uruguay’da düzenlenen ilk Dünya Kupası’na
gidiş öyküsü günümüz futbol dünyasındaki kirlilikleri unutturarak insanın içini
ısıtacak cinsten. Film tıpkı Tirke gibi, haylazlığıyla sinir bozsa da
samimiyetiyle insana kendisini sevdirmesini biliyor.
Biraz filmden bahsedecek olursak,
Yugoslavya yöneticileri Kupa organizatörü Jules Rimet ile konuşmuşlar ve ulusal
takımı Montevideo’ya götürmek için anlaşmışlardır. Milli Takımı Dünya Kupası’na
götürmek için Hırvat oyunculara da ihtiyaç vardır fakat federasyon Zagreb’den
Belgrad’a taşındığı için Hırvatlar Milli takımı protesto etmektedirler.
Uruguay’a gitmek için zaten maddi açıdan zor durumda olan yöneticiler için bir
de oyuncu problemi ortaya çıkmıştır.
Diğer yandan Balkan Savaşları,
Birinci Dünya Savaşı derken bölge henüz rahat bir nefes almış, insanlar bir
daha hiç savaş olmayacakmış gibi harap olmuş evleriyle beraber hayallerini de
yeniden inşa etmeye koyulmuşlardır. Babasını savaşta kaybettikten sonra
annesiyle derme çatma bir evde yaşayan yetim Alexander Tirnanic (Tirke) de bu
insanlardan biridir. Onun hayali ne bir fabrikada iş bulmak ne de bir terzi
olmaktır Tirke göz alıcı yeteneğiyle Macaristan’da futbol oynamayı
düşlemektedir. Güvercin meraklısı çılgın teknik direktör Bosko Simonovic
Tirke’yi sokakta futbol oynarken keşfeder ve Belgrad yöneticilerini onu derbi
maçta oynatmaları için denemeye almaya ikna eder. Belgrad FK’nın en iyi
oyuncusu Blagoje Marjanovic (Mosha) ile Tirke’nin hikâyesi de bu vesileyle
başlar. İkili saha içinde harika anlaşırlar fakat özel hayatlarındaki belirsizlik
filmin gidişatını etkileyen en önemli unsur olacaktır.
Bir futbol filmine göre sinema kalitesi açısından üst düzey bir film olmakla beraber son bölümde biraz fazla fanteziye
kaçılmış ayrıca Sırp milliyetçiliğinin (normal olarak) ön planda olduğu
sahneler mevcut ama senaryonun önüne geçmesi gibi bir durum yok. Filmde
diyaloglar harika kurgulanmış ve dekorlar dönemin havasını yansıtabilen bir
yapıya sahip. Yer Balkanlar olunca müzikleri pek tartışmaya gerek yok zaten.
Cinema Paradiso tadında çok samimi ve insanın içini ısıtacak cinsten bu filmin
acil izlenmesi gerekiyor zira daha Uruguay günleri var…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder