twitter

19 Aralık 2014 Cuma

Üvey Evlat Basketbol / Asalet Nedir?


Kitleleri peşinden sürükleyen iki spor dalı olarak futbol ve basketbol Türkiye’de diğer spor dalları arasında popülerlik derecelendirmesinde ilk iki sırada yer almaktadır. Futbol ülkemizde tartışmasız bir biçimde en çok ilgi gösterilen spor olmakla beraber son dönemde bu ilginin karşılığını başarı, heyecan, adalet ve seyirciyi tatmin olarak takipçilerine geri verememektedir.

Ülkemizde Futbol, yayıncı kuruluşun büyük miktarlı maddi katkısından sonra marka değeri maskesi altında temelsiz bir büyüme sürecine girdi. Bu maddi gelişmeye bir başka katkı da bahis şirketi “İddaa” firmasının kulüplere verdiği ekonomik imkânlar oldu. İlk bakışta kulüplerin gelirlerini arttıran marka değerini yükseltecek hamleler gibi gözüken bu gelir kalemleri, başa gelen kapasitesi sınırlı yöneticilerin de mühim katkısıyla ülke futbolunun dibe vurmasında başrol oynadı.


Kulüpler ve federasyon bu gelirleri elde edebilmek için her türlü saçmalığa evet demek zorunda kaldı. Bu durumun en büyük örneği ise 2011-2012 yılında şike soruşturmasının yayıncı kuruluşun gelirlerini düşürme olasılığı durumuna karşı ortaya atılan Süper Final fikri oldu. Hak eden takımın puanları haksızca silindi. İddaa sonrası alt liglerde ortaya çıkan skandal maçlar işin dikkate alınmayan yüzü olurken süper ligde de durum pek farklı değildi. Marka değeri diye başa gelen yöneticilerin insan hakları ihlali olan yabancı sınırını ortadan kaldırmak yerine x+y kadar yabancı oynayabilir çözümleri takımların olmayan bütün dengelerini bozdu. Yerli oyuncuların emek sarf etmeden kazandıkları milyonlar ve yerli oyuncularımızın gelişime açık olmayan futbol vizyonları, milli takımı da dibe doğru sürükledi.

Basketbolda da durum pek farklı değildi. Yabancı sınırı saçmalığı devam ediyordu ki nihayet İbrahim Kutluay gibi değerli, vizyon sahibi spor adamları bu haksızlığı sürekli dile getirerek Federasyonun aklını çelmeyi başardı ve yabancı sınırı ortadan kaldırılarak “basketbolsuzluk” safsatası sona erdirildi.

Yapılan yatırımların karşılığının alınıyor olması ülke basketbolu açısından önemli ve sevindirici bir durum. Futbola göre cüzi yatırımlara rağmen Basketbol A Milli takımımız düzenlenen her Avrupa Şampiyonasına katılıyor. Dünya Şampiyonalarında iz bırakabiliyor. Her şeyden önemlisi alt yaş kategorilerinde Avrupa Şampiyonlukları ardı ardına gelmeye devam ediyor.

Bir ülkenin spordaki geleceği nokta için ilk bakılması gereken yer eğitimin başladığı yer olan alt yaş kategorileridir. Basketbolda bu süreklilik sağlanmış gözüküyor. Kosova’dan Makedonya’dan Bosna Hersek’ten Slovenya’dan gelen Osmanlı tebaası basketbol oynamak için Türkiye’yi tercih ediyor. Kendileri için Türkiye’nin Nba ve Euroleague yolunda faydalı bir basamak olacağını düşünüyorlar.

Yatırım-Başarı perspektifinden duruma Galatasaray kulübü özelinde baktığımızda futbol takımına yapılan yatırımın yanında basketbol branşına verilen ödenek komik bir rakam olarak göze çarpıyor. Futbol takımı Şampiyonlar liginde gruptan 1 puanla sonuncu olarak elenirken, basketbol takımı alacaklarını alamayan oyuncuların kulüpten ayrılması nedeniyle 7-8 kişi mücadele etmek zorunda kaldığı grup aşamasının son maçlarını zeka, yetenek ve istekle lehine çevirerek Top 16’ya çıkmayı başarıyor. Bu başarının tek tek kahramanlarını anlatsak başka bir başlık açmam gerekir. O 7-8 oyuncuyu yazmasam da onlara haksızlık etmiş olurum (Arroyo,Kerem, Ender,Sinan,Erceg,Micov,Young,Pocius koç Ergin Ataman) Yönetim, futbol takımında hocayı sevmedikleri için oynamayacak ve takımı bataklığa sürükleyebilecek mentalitedeki oyuncuların maaşlarını artırırken, basketbolcuların hak ettikleri paralarını ödemekten aciz bir görüntü sergiliyor.

Zorluklara Rağmen Top 16 yapan GS Basketbol Takımı
Üvey evlat muamelesi gören basketbol takımı, hiçbir şey yapmadan bütün ilgiyi üzerine çekmeyi başaran esas oğlan futbol takımına inat her kulvarda başarılı olmaya devam ediyor. Kısıtlı imkânlarla kendinden kat be kat daha iyi durumda olan rakipleriyle mücadele ederek başarılarını yönetimin gözüne sokuyor.

Yönetim ise geçen seneden başlayan ilgisizlik ve kötü yönetiminden taviz verecek gibi değil, Türkiye Ligi final serisinde bütçe olarak daha iyi bir ekip olan Fenerbahçe karşısında Galatasaray hiç boyun eğmedi hatta deplasmandaki son maçta bariz hakem hatasıyla maçı kaybetti ama seriyi 3-3 yaptı ve final maçına çıkmayı bileğinin hakkıyla kazandı. Yönetimin cevabı ise maça çıkmayacağız oldu Asalet yalanlarıyla ben dâhil birçok sporseveri o dönemde kandırdılar. Takımın yıldızı Arroyo bu duruma “şampiyon olma şansımız elimizden alındı çok üzüldüm” diyerek sitemde bulundu, sonuna kadar da haklıydı. Federasyon çifte standart uyguladı doğru, ama 3 maç kazanan oyuncular teknik heyet ve taraftar o son maça çıkmayı sonuna kadar hak etmişti.

Asalet yalanının ortaya çıkışı ise Furkan Aldemir’in Nba’e gidişiyle oldu. Takiben Jawai, Aradori de takımdan alacaklarını alamadıkları için ayrıldı. Eğer Galatasaray kulübünden bir oyuncu alacaklarını alamadı diye ayrılıyorsa orada “asaletten” bahsedilemez. Asalet hak edene emek verene hak ettiğini zamanında verebilmektir. Asalet işçiye ödemesini alnındaki ter kurumadan yapabilmektir. Floryadan dışarıya atmak değildir.


Hak edene hak ettiği değer verilen adaletli bir yönetici profili ve yönetim kadrosunun federasyon ve kulüplerimizin başına geçmesini dilerim. Nitekim adaletin olmadığı yerde başarı olmaz belki hileyle gelen başarı olur ama o da kalıcı olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder